Salih Tuna: Yarın kim kaybedecek
Salih Tuna, yarınki 1 Kasım seçimlerini son gelişmelerle birlikte ele aldı...

Oluşturma Tarihi: 2015-10-31 05:13:59

Güncelleme Tarihi: 2015-10-31 05:13:59

Yeni Şafak Gazetesi yazarı Salih Tuna, bugünkü "Yarın kim kaybedecek" başlıklı yazısında yarınki seçimler öncesi gündemdeki gelişmeleri ve partilerin son durumunu ele aldı. Oligarklar ve Anglofiller ve noktalı noktasız müptezeller ve paralel hattında yürüyen bilumum budalalar, ifadesini kullanan Tuna, "Sanıyorlar ki, Erdoğan ve AK Parti'yi susturmakla Türkiye'yi de susturmuş olacaklar. Türkiye hiçbir vakit susmayacak! Yarınki seçimlerde de kaybedeceksiniz, velev ki kazansanız da kaybedeceksiniz. Bizi sustursanız da mesele her daim devam edecek! Yarın da bütün yarınlarda da siz kaybedeceksiniz!" dedi.

İşte Salih Tuna'nın yazısından bir bölüm:

PKK'lı liderlerin son günlerde kendi televizyon kanallarında yayımlanan ifadelerinin gazetelere yansıyan kısmına bakacak olursak, PKK için durum hiçbir dönemde olmadığı kadar vahim.

Adeta, “bizi kurtarın” diye çağrıda bulunuyorlar.

Kime mi?

Kim olursa; CHP, MHP, Ortodoks Kemalistler, The Cemaat fark etmez. Elbette başta da HDP'ye.
Hülasa…

Aysel Tuğluk'un ifadesiyle, “seküler güçleri” yardıma çağırıyorlar. (Hanımefendi, bir ara, “seküler güçler görev başına” demişti ya ondan diyorum.)

PKK'yı kimden kurtaracaklar peki?

Kimden olacak, Erdoğan ve AKP'den.

AKP bizi bitirmek istiyor, diyorlar; başımıza bombalar yağdırıyor, diyorlar; hiçbir dönemde olmadığı kadar gerillamızı öldürdüler, diyorlar; velhasıl, feryat figan ediyorlar.

Ya AKP ne diyor?

PKK “barış sürecinde” kaç kez söz verdiği üzere silahlarını bıraksın, diyor. Hatta, silahları gömsün; bir daha çıkarmamak üzere, üzerine beton döksün, diyor.

Cevap?

PKK liderlerinden Duran Kalkan, “PKK silah bırakmaz, Türk devleti silahsızlansın” cevabını verdi, ötesine gerek var mı?

Sahi, onca söz verdikleri halde neden silahlar gömülmedi? Mehmetçiği katletmek hakkını ellerinde bulundurmak için mi?

Hayır yani, 100'ü aşkın belediye ve 80 milletvekiliyle hangi sözlerini söyleyemediler de silahları konuşturuyorlar hâlâ?

Neden silahları gömmeye yanaşmıyorlar?

Cemal Hasan'lar çok üzülür, ondan mı? Hani, “barış sürecinde” kendini dağlara vurmuştu. Dahası, “demokrasi gelmeden barış olmaz” diyerek Kandil'de PKK'lı şeflerin önüne yatarak, tekrar çatışmalı ortama dönülmesini istemişti.

İmdi, soru şudur: “AKP'den kurtarın bizi” çağrısına PKK istediği cevabı alabiliyor mu?

Hem de nasıl…

The Cemaat, CHP ve MHP'nin iddiasının olmadığı yerlerde AK Parti'ye karşı HDP'yi destekliyor. Artık muamma değil bu. Nihayetinde, 6-8 Ekim Kobani olayları sırasında, sivil araçları ateşe süren güvenlik görevlilerini yetiştiren zihniyet dünyasından bahsediyoruz.

Başka?

Sözcü gazetesi, “çözüm sürecini” ihanet tesmiye eden faşist Emin Çölaşan'ından Kürtlerin şivesiyle dalga geçen Bekir Coşkun'una kadar HDP'ye oy dilenerek, PKK'nın, “kurtarın bizi” çığlığına destek veriyor. (Fehmi Koru yıllar önce, Sözcü gazetesinin sahibinin Işık evlerinde yetişen Gülen şakirdi olduğunu yazmıştı.)

Başka?

Aydın Doğan'ın bilumum adamları. Mesela, Ahmet Hakan'ın dili, “Bağlamacı” parlatmaktan kösele oldu nerdeyse.

Başka?

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Aydın Doğan'ın televizyon kanalına çıkıp, “PKK niye silah bıraksın, bırakmaz” dedi, başka ne olsun.

Yahu…

CHP'nin Halk TV adlı kanalı, “Genelkurmay'dan hain operasyon” şeklinde KJ çekti. Sonradan silmelerine bakmayın, lapsustan başka bir şey değildir bu.

Başka mı?

The Economist mesela. Seçime çeyrek kala, “1 Kasım'da Adalet ve Kalkınma Partisi'ne oy vermeyin” çağrısı yaptı.

Mahut İngiliz dergisi mi PKK'nın “bizi kurtarın” çağrısına kulak verdi, PKK mı mahut derginin de dahil olduğu networkün (veya “üçüncü tarafın”) çağrısına kulak vererek silah bırakmıyor, orası biraz netameli işte.

Başka?

DAİŞ elbette. Her seçim öncesi (7 Haziran'da Diyarbakır'da, 1 Kasım öncesi de Ankara Tren Garı'nda) HDP'nin yardımına koştular.

Üslupları da ne kadar benziyor: DAİŞ, “Deccal” diyor Sayın Erdoğan'a, Gülen “Firavun.”

Başka?

Oligarklar ve Anglofiller ve noktalı noktasız müptezeller ve paralel hattında yürüyen bilumum budalalar.

“Noktalı müptezel”in artık üzerinde durmaya değmez; Erdoğan nefretiyle meczup olup çıktı.

“Noktasız müptezel” mi; valla bu toprakların görüp göreceği en büyük manipülasyon elemanlarından biri olduğunu kanıtladı.

Hrant Dink cinayetindeki paralelci parmağını artık “kör bir kayıkçı” bile görüyor, o hâlâ tek kelime etmedi. İnsan aldığı o Hrant Dink ödülünden utanır be!

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ!!!