Büyük şehirlerdeki ofis ortamında çalışmaktan kaçan beyaz yakalıların arasına bir yenisi eklendi.
İstanbul'da özel bir şirkette insan kaynakları uzmanı olarak çalışan iki çocuk annesi Tekkol, 4 yıl önce çocuklarının doğayla iç içe yaşamasını sağlamak ve büyükşehir yoğunluğundan kurtulmak için arayışa girdi.
İşinden ayrılarak eşi Tolga Tekkol ile lavanta üretimine yönelen ve tıbbi aromatik bitki eğitimleri alan Tekkol, 2019 yılında babasının Çanakkale'nin Gelibolu ilçesindeki 25 dönüm arazisine lavanta ekti.
Yılın bazı dönemlerinde İstanbul'da da yaşayan Tekkol, hasat ettiği lavantayı katma değerli üretimle yağ ve kolonyaya dönüştürerek sosyal medya hesabından müşterilerine ulaştırıyor.
Ailesiyle tamamen Çanakkale'ye yerleşmeyi ve ürünlerini ihraç etmeyi hedefleyen Tekkol, Balıkesir Aromaterapi Festivali'nde ürünlerini tanıttı.
Elif Tekkol, AA muhabirine, çocukluğundan bu yana tıbbi ve aromatik bitkilere ilgisinin olduğunu söyledi.
Büyükşehirde kurumsal hayatın içinde yaşayıp bunaldığı için böyle bir girişimde bulunduğunu belirten Tekkol, "Eşim bana maddi ve manevi hep destek verdi. Babamın yıllar önce aldığı araziye ekim yaptık. Babam bana 'Sen bu işi yapabilirsin, arkandayım' diyerek destekçim oldu." dedi.
Tekkol, 25 dönümden yılda yaklaşık 7 ton hasat ettiği lavantadan yağ, su, kolonya gibi ürünler imal ettiğini anlattı.
Gelecekte bunlarla ilgili yeni yatırımlar planladığını aktaran Tekkol, "Hasat ettiğimiz lavanta çiçeklerinin uçucu yağını ve suyunu alıyoruz. Ürünlerimi daha güzel bir şekilde pazarlamak için kendi markamı oluşturdum. Markam daha çok yeni, inşallah gün geçtikçe büyüteceğiz. İhracat yapmak, yurt dışında da güçlü bir marka olarak yer almayı hedefliyorum. Kimse hayallerini ertelemesin, aklınızda olan hayallerinizi hayata geçirin." diye konuştu.
"Çocuklarımız sadece telefon ve tabletle değil doğayla da bir araya geliyor"
Tolga Tekkol da toprağa temas etmenin kendisine iyi geldiğini dile getirdi.
Lavanta üretiminin ailece kendilerine iyi geldiğini vurgulayan Tekkol, şunları kaydetti:
"Normalde toprakla uğraşmayı sevmeyen, herhangi bir böcek türü gördüğünde kaçan biriydim. Eşimin sayesinde toprakla uğraşmaya başladım. Zamanla bu işi yapabileceğimizi gördük, dolayısıyla bakış açımız değişti. Başta makasla hasat yapıyorduk, makine devreye girince kendimize daha çok inandık. Yatırımımız sayesinde bir ayağımız Gelibolu'ya uzanmış oldu. Gelecekte belki İstanbul'dan kaçabileceğimiz bir argüman yarattık. Çocuklarımız da kentlerde olduğu gibi sadece beton yığınları arasında veya telefon ve tabletle oynayarak değil doğayla da bir araya geliyorlar. Bu işlerde en güzel şey işin yükünü birlikte omuzlamaktır. Tek başınıza bu işin altından kalkmak çok zor. Toprakla uğraşmak çok keyifli. Kadınlar girişimlerde bulunduklarında yanlarına eşlerini de aldıklarında daha keyifli oluyor. Beraber bu yükü kaldırabiliyorlar. Ben beylere, hanımlarına tam destek vermelerini öneriyorum."