İşte o yazı...
"Bundan sonra ne olacak?" sorusuna cevap aramak istiyorum.
Başbakan Davutoğlu, Çarşamba günü partisinin en yetkili karar organı olan MKYK'yı toplayacak. Buradaki müzakerelerden sonra ya aynı gün ya da en geç Perşembe günü görevi Cumhurbaşkanı Erdoğan'a iade edecek.
Bu durumda Anayasa'nın 116 ve 114 maddelerinde öngörüldüğü şekilde 45 günlük süre 3 gün sonra dolacak.
Tarihte ilk!
Bu arada 42 gün içinde kurulamayan koalisyon hükümetinin 3 gün içinde kurulmasına imkan görülmediği için hükümeti kurma görevi CHP Genel başkanı Kılıçdaroğlu'na vermek yerine, Pazartesi günü itibariyle Türkiye'yi seçime götürecek hükümet için start verilecek.
Bu arada görev Kılıçdaroğlu'na verilmeliydi tartışmalarına da tanıklık edeceğiz. CHP lideri ile bir söyleşimizde, "Eğer Davutoğlu hükümeti kuramaz, Sayın Cumhurbaşkanı görevi vermek üzere sizi Saray'a davet ederse gidecek misiniz?" diye sormuştum. Kılıçdaroğlu o zaman, "İnşallah ihtiyaç olmaz" yanıtını vermişti.
Siyaset çözüm üretemediği için Başbakan olduğu dönemde 3 hükümet kuran Erdoğan böylece Cumhurbaşkanı olduktan sonra ki ilk hükümetini de kuracak.
Bu elbette ki Erdoğan hükümeti olmayacak, milli iradenin yeniden tecelli etmesini sağlayacak olan seçim hükümeti olacak.
Seçim en geç 22 Kasım'da!
Bu Türkiye tarihinde ilk kez yaşanan bir durum. Ancak siyasetin çözüm üretemediği yerde, belirsizlik kaosa dönüşüyor. 12 Eylül öncesinde sıkça yaşanan bu durum nedeniyle Anayasa'ya, "Rejimin sigortası" anlamına gelecek olan "Erken seçim" hükmü konulmuş. Keşke 12 Eylül'den önce de Anayasa'da böyle bir hüküm olsaydı. 1979'da Türkiye'nin yangın yerine döndüğü bir zaman diliminde Meclis'te sonuçsuz turlar nedeniyle Cumhurbaşkanı seçilemezken, Başbakan Demirel, anamuhalefet lideri Ecevit'e erken seçimi önermiş ama Ecevit kabul etmemişti. Sonuç 12 Eylül darbesi.
Başbakan Davutoğlu ile MHP lideri Bahçeli'nin görüşmesine gelince, soğuk başlamıştı ama sıcak bitti.
Başbakan'ı kapıda karşılamayan Bahçeli, görüşmenin sonunda kapıya kadar uğurladı.
Öyle ki görüşme başladıktan 10 dakika sonra gelen bir sinyal üzerine, neredeyse TV'ler, "görüşme bitti" diye canlı yayına başlayacaktı. Meclis Başkanlığı seçimi öncesinde İsmet Yılmaz'ın ziyareti 4 dakika sürdüğü için kimse 10 dakika içinde görüşme biter mi diye yadırgamadı.
14 Temmuz'da Başbakan'ın ilk ziyaretinde Bahçeli, "Meclis Başkanlığında ziyaret 3 dakika sürdü ama sonuç ne oldu? İsmet Yılmaz Meclis Başkanı seçildi" demişti. Şimdi burada Bahçeli ile görüşmeden sonuç almak istiyorsanız uzun görüşme yerine birkaç dakikaya sığan görüşme yapsaydınız iyi olurdu demeyeceğim.
O görüşmede Bahçeli bir şey daha söylemişti. Çözüm süreciyle ilgili eleştirileri üzerine Başbakan Davutoğlu, devletin elindeki bilgileri paylaşmış, Ortadoğu'nun yeniden dizayn edildiği, sınırlarımızın şekillendirilmeye çalışıldığı bir dönemde Türkiye'nin çözüm sürecini başlattığını anlatmıştı. Başbakan, koalisyon önerisinde bulununca Bahçeli, "Çözümü savunanlar olarak üç parti kurun, biz girersek ülke bölünür" diye bir ironi yapmıştı.
Bahçeli'nin o günkü ironisi şimdi gerçek oluyor. Hem de Bahçeli sayesinde.
Anayasaya göre Cumhurbaşkanı Erdoğan, Perşembe ya da Cuma günü Meclis Başkanı'nın görüşünü alarak, pazartesi günü seçim hükümetini kurmak üzere Meclis'te en fazla milletvekili bulunduğu için Davutoğlu'nu görevlendirecek. Burada birinci partinin Genel başkanı dururken başka bir ismin hükümeti kurmakla görevlendirilmesi beklenmiyor.
Davutoğlu, Milletvekili sayısına göre CHP, MHP ve HDP'den kabineye bakan vermesini isteyecek. MHP, HDP'li bir kabineye bakan vermeyeceğini açıklamıştı. "AK Parti'li hükümet formüllerine kapıyı kapatmakla şehit cenazelerinin geldiği bir sırada HDP'nin hükümette yer almasını sağladınız" eleştirisine de "O Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sorunu" diye bir cevap geliştirmişlerdi. Kamuoyunu ne kadar ikna eder bilinmez ama MHP, tüm formüllere kapıyı kapatıyor, sonuçta bir fatura önüne geldiğinde ise Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı işaret ediyor.
Bir dönemler "Mister No" diye bir çizgi roman vardı. MHP liderinin tavrı tam buna uyuyor. "Mister No Bahçeli".
Meslek hayatının bir bölümünde Alparslan Türkeş'i izlemiş biri olarak, Türkeş yapıcıydı. Kriz anlarında devreye girer, Cumhurbaşkanı ile liderler arasında mekik dokur, yapıcı formüllere destek verirdi. Bahçeli tam tersi. Olacak formülleri bile olmaz yapmanın peşinde.
Davutoğlu-Bahçeli görüşmesi 2.5 saat sürdü ama aslında ilk dakikada bile sona erebilecek bir görüşme olduğu anlaşılıyor. Başbakan terörle mücadele konusunda ayrıntılı bir şekilde bilgi veriyor. Bu arada Bahçeli hiçbir soru sormuyor. Adeta PKK ile mücadelede yapılanları merak etmiyor. Başbakan'ın sözü bitiyor. Bahçeli, "Dört maddemize göre sizinle koalisyon gerçekçi bir yol olarak gözükmüyor" diyor.
Bu 4 maddeyi Başbakan'la müzakereye bile gerek duymuyor. Koalisyon görüşmeleri sırasında Başbakan'ın bir yönünü fark ettim. Sabır küpüymüş. Davutoğlu buna rağmen 4 maddeyle ilgili görüşlerini izah ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın koalisyon pazarlığına konu edilmeyeceğini söylüyor.
Davutoğlu, koalisyon kuruluşu için samimi bir şekilde gayret gösterdi. CHP lideri Kılıçdaroğlu da elini taşın altına soktu. PKK tarafından sabote edilen HDP çoktan denklem dışı ama MHP, ısrarla ve inatla çözümsüzlüğü tercih etti.
Eğer, "Mister No Bahçeli"nin bu tutumu olmasa AK Parti ile MHP koalisyonu kurulabilirdi.
Ülkücüleri koalisyon ortaklığından eden MHP liderinin uzlaşmaz tutumu oldu.
Şimdi artık tüm yollar sandığa çıkıyor.