Yeni Şafak Gazetesi yazarı Abdülkadir Selvi, bugünkü "Türkiye'nin güvenlikli bölge planı" başlıklı yazısında Türkiye'nin Suriye'de Azez'e ilerlemek isteyen YPG mevzilerini bombalamasını değerlendirdi. Azez-Tel Rıfat arası ele geçirilirse Türkiye'nin ılımlı muhalefetle bağı tamamen koparılmış olacak, ifadesini kullanan Selvi, "Azez ve Tel Rıfat'ın YPG'nin eline geçmesi hayat damarımızın kopması anlamında görülüyor. Peki böyle bir tehlike var mı? Var. Hem de tehlike kapımıza dayanmış durumda. Azez ve Tel Rıfat düştüğü andan itibaren 400-500 bin arasındaki Suriyeli göçmenin sınırlarımıza dayanmasından endişe ediliyor" dedi.
İşte Abdülkadir Selvi'nin yazısından bir bölüm:
Rusya, Azez'de okul ve hastaneyi vurdu.
Kimse çıkıp Rusya'ya “Niye vurdun” demedi.
Ama Türkiye, YPG'yi vurunca, ABD'nin etekleri tutuştu.
Rusya'ya kuzu, Türkiye'ye şahinler.
ABD'nin PYD konusunda yaptığı çağrı Ankara'da tam bir hayal kırıklığına neden oldu.
Ankara'yı ABD'ye bu denli tepkili görmemiştim.
PYD ile Türkiye sanki iki ayrı meşru güçmüş gibi.
Bu durum Türkiye'nin, ABD ile El Kaide'yi aynı kefeye koymasına benziyor.
O takdirde ABD ile El Kaide de eşit iki meşru güç olarak görülmeli.
ABD bunu kabul eder mi?
ABD bu işi tamir etmezse, Ankara'dan daha üst düzeyde bir restle karşılaşabilir.
Bir süredir Türkiye'nin kararlılığı test edilmeye çalışılıyor.
O nedenle Başbakan Davutoğlu'nun, ”Azez'in düşmesine izin vermeyeceğiz” sözü önemli.
Türkiye bir süre önce PYD'nin Fırat'ın Batısına geçmesini “kırmızı çizgi” olarak ilan etmişti.
Türkiye'nin bu tavrı üzerine PYD'yi Afrin'in doğusuna geçirme planı da, karşısında Türkiye'yi buldu.
Başbakan, ”YPG, Fırat'ın Batısına geçmeyecek. Azez'e de yani Afrin'in doğusuna da geçemeyecek” dedi.
Türkiye'nin kararlı tavrı üzerine bu kez Rusya algı yönetimine soyundu.
Önce Esed rejimi, Türk askerinin Suriye'ye girdiği iddiasında bulundu.
Suriye'nin iddiası en üst düzeyde, Başbakan Davutoğlu tarafından yalanlandı.
Çünkü sadece Fırtına Obüsleriyle Miniğ Hava Üssündeki YPG unsurları hedef alınmıştı.
Yetmedi Rusya bu kez, dünya savaşından söz etti. Böylece savaş denildi mi kimyası bozulan Batı kamuoyunu hedef aldı.
O açıdan Başbakan Davutoğlu'nun ”Savaşa giriyoruz gibi spekülasyonları gündemde tutmamak lazım. Bizim böyle bir algı operasyonuna düşmememiz lazım” şeklindeki uyarısı yerinde oldu.
Başbakan'ın “Azez'in düşmesine izin vermeyeceğiz” sözünü biraz açmak istiyorum.
Azez-Tel Rıfat arası ele geçirilirse Türkiye'nin ılımlı muhalefetle bağı tamamen koparılmış olacak.
Azez ve Tel Rıfat'ın YPG'nin eline geçmesi hayat damarımızın kopması anlamında görülüyor.
Peki böyle bir tehlike var mı?
Var. Hem de tehlike kapımıza dayanmış durumda.
Azez ve Tel Rıfat düştüğü andan itibaren 400-500 bin arasındaki Suriyeli göçmenin sınırlarımıza dayanmasından endişe ediliyor.
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, geçen hafta 600 bin mülteciden söz etmişti.
Azez ve Tel Rıfat düştüğünde 500 bin Suriyeli sınırımıza dayandığı takdirde ne yapacağız.
Sınırlarımızı açıp bu insanları içeri mi alacağız?
Batılılar, “Türkiye, Suriye sınırını açsın ama Batı sınırını kapatsın” diyor.
Bu mümkün mü?
5 yıldır 2.5 milyon Suriyeliyi barındıran Türkiye'de barajın kapakları patlamak üzere.
Türkiye'nin bu durumda üzerinde durduğu bir planı var.
Planın özü Suriyelileri, Suriye sınırlarının içinde tutma esasına dayanıyor.
Zaten bir süredir uyguluyoruz.
Ama 400-500 bin sığınmacı kapıya dayanırsa, bu uzaktan sağlanacak idari önlemlerle mümkün olmayacak.
Türkiye'nin yeni Azez Planına göre, Türk askerinin 10 kilometre kadar derinliğe girip Suriye sınırlarının içinde “Güvenlikli Bölge” oluşturması esasına dayanıyor.
Asker, sınırımızdan 10 kilometre içeriye girecek ve buraya gelen sığınmacılar, oluşturulacak ”Güvenlikli Bölge”de tutulacak.
Bunun için ABD'nin desteğinin sağlanması gerekiyor. Çünkü Türk askerinin karadan girerek 10 kilometre derinlikte oluşturacağı Güvenlikli Bölgenin ABD'nin şemsiyesi altında olması gerekiyor.
Bu tamamen insani bir durum.
Ama askeri koruma kalkanı gerektiriyor.
Sanıyorum ABD ile bu müzakere ediliyor.
Almanya Başbakanı Merkel, Suriye'de uçuşa yasak bölgeyi desteklediğini açıkladı.
Ama burada kilit konumunda olan ABD'nin tavrı ne olacak.
ABD, bu planı desteklemezse ne olacak?
Bir B Planı daha var. Ama sıkıntı büyük.
İkinci bir nokta daha.
Rusya'nın Suriye'de operasyonlara katılmasıyla birlikte PYD'nin kontrolünün ABD'den ziyade Rusya'nın eline geçtiğine dair tespitler var.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ!!!