Sevgiye hasret olan insanların böyle olmalarının nedeni genellikle sevgi veya duygusal yakınlık görmeden büyümeleridir. Birine sarılmaya ihtiyacı olan ve sevgi dolu kelimeler işitmesi gereken ya da çevrelerindeki insanlardan hiçbir zaman sevgi görmeyen insanlardan bahsediyoruz.
Sevgiden yoksun halde büyüyen insanlar hayatları boyunca bu yaranın iyileşmesini bekler. Problem, iyileşmek için başkalarına ihtiyaç duyduklarını düşünmelerinden kaynaklanır. Bununla birlikte, sadece kendilerini oldukları gibi kabul etmeleri ve sevmeleri gerçekten iyileşmelerine yardımcı olabilir.
Bu insanlar genellikle bu iki kavramı diğer insanlardan gelen sevgi ve kabul ile karıştırırlar. Tabii ki, dış dünyadan sevgi ve kabul görmenin yanlış bir yanı yok; ancak sevgiye hasret insanlar söz konusu olduğunda durum daha sıkıntılıdır. Bunun nedeni, sevgiden yoksun oldukları gerçeğini telafi etmek adına diğer insanlar aracılığıyla sevgiye ulaşma çabalarıdır.
Sevgiye hasret olan insanlar, genellikle, içlerinde hissettikleri boşluğu genişleten durumlar yaratırlar. Bu, psikolojik yardım gerektiren karmaşık bir konudur.
İşte, sevgiye bu derece acil ihtiyaç duyan insanların yedi özelliği.
Sevgiye hasret olan insanların yedi özelliği
1. Şefkat konusunda takıntılı hale gelirlerSevgiye özlem duyan kimi insanlar şefkat konusuna aşırı anlam yükler. Başka hiçbir şeyin önemli olmadığını düşünebilirler. Bu nedenle, birisi onlara şefkat gösterdiğinde içlerinde bir tür ateş yanar.
Şefkati doğal bir şekilde karşılamakta ve özgür bırakmakta zorluk yaşarlar. Şefkat görmenin salt düşünce hali bile endişelenmelerine neden olur. Bu konuda hem heyecan duyar hem de dehşete düşerler ve genellikle bu konu bir takıntı geliştirirler.
Sevgiye hasret olan insanlar arasında, onlara ilgi gösteren insanlara karşı sahiplenici ve kontrolcü bir tavır sargılamak yaygındır. Tam olarak diğer kişinin hayatını kontrol etmeye çalışmazlar ancak bunu, sadece kendi acılarından kaçabilmek istemelerinden ötürü yaparlar.
Bu insan, eğer karşısındakini gözü önünde tutarsa onu asla kaybetmeyeceği gibi kasıtsız bir inanca sahip olma eğilimi gösterir. Terk edilme ve ihanet korkusu (duygusal yaralarının bir ürünü) onu kontrole aç bir hale getirir. Bununla birlikte, bu genellikle aranın açılmasına ya da ayrılıklara yol açar.
Zamanında gerçek sevgiyi tatmamış insanlar, daha sonraları ona inanmakta zorlanırlar. Bu nedenle, sürekli olarak sevginin gösterilmesini talep ederler. Partnerleri ya da duygusal bir bağ kurdukları her kimse onun karşısında oldukça talepkar olabilirler.
Örneğin, “orada olman gerekiyordu, ama sen yoktun” veya “özel bir şey yapmanı umuyordum, ama yapmadın” gibi cümleler kurabilirler. Sevgiyi mutlak ve koşulsuz bir şey olarak görürler. Ancak bir anne bile size bunu veremez.
Sevgiye hasret olan insanlar oldukça talepkar bireylerdir; ancak, aynı zamanda birçok şeyi de görmezden gelirler. Onlara göre, her şey sevdikleri kişiyi kaybetmekten daha iyidir. Sonuç olarak, genellikle kendi ihtiyaçlarını ve refahlarını ihmal ederler.
Diğer kişinin kendilerinden uzaklaştığını düşünüyorlarsa, onu kaybetmemek için hemen hemen her şeyi yaparlar. Kendilerini değersiz hissederler ve diğer kişinin sevgisinin onların hayatına anlam kattığına inanırlar. Bu, zorunda kaldıklarında istismara bile katlanabilecekleri anlamına geliyor.
Bu insanlar aynı zamanda sevgiyi olması gerekenden çok daha dramatik ve acı verici bir şey haline getirirler. Birisi onları sevdiğinde o kadar müteşekkir hissederler ki karşı tarafı memnun etmek için her türlü fedakarlıkta bulunurlar.
Sevgi, zaman zaman fedakarlık yapmak anlamına gelir, bunu inkar etmiyoruz. Ancak bu insanlar bunu aşırılara taşırlar. Hak ve ayrıcalıklara sahip tek kişi karşı tarafmış gibi davranırlar, sanki fedakarlıkta bulunması gereken tek kişi de onlarmış gibi.
Ne kadar çaba gösterseler de, sevgiye aç olan insanlar başkalarına güvenemezler. Sürekli olarak şüphe duyar ve bu nedenle de ilişkinin bağlarını yavaş yavaş zayıflatırlar. Her zaman terk edilmeyi ya da incinmeyi beklerler, bu nedenle gördükleri tek şey budur.
Güvensizlikleri o kadar yoğun bir hal alır ki, iyiyle kötüyü birbirinden ayırt etmekte zorluk çekerler. Her şeyde art niyet, saklı çıkar ve komplo arayışına girerler. Bunların hepsi, zarar görmek konusunda duydukları büyük korkunun bir parçasıdır.
İstismar, her haliyle kabul edilemez bir şeydir. Ne yazık ki, sevgi eksikliği, genellikle insanları duygusal bir bağ kurdukları insanlardan bu tür davranışları kabul edecekleri bir döngünün içine iter.
Bir anlaşmazlık ya da çatışma ile istismarcı bir durum arasındaki farkı göremezler. En ufak şey hakkında sinirlenebilir ancak aynı zamanda fiziksel ve zihinsel saldırıları kabul edebilirler.
İçinden çıkılması zor bir durum. Sevgiye hasret olan insanlar, onu, içlerindeki boşluğu doldurmak adına başkalarında ararlar. Ancak, kendilerine karşı duydukları sevginin eksik olması nedeniyle, bir kalp kırıklığından diğerine koşarlar. Bu nedenle, bu gibi durumlarda profesyonel yardım çok önemlidir.
Kaynak: aklinizikesfedin.com