'Sıkıldım' diyen çocuklar için 'zamanı verimli kullanma' tavsiyeleri
Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) Güzel Sanatlar Fakültesi Dramatik Yazarlık Bölümü Ana Sanat Dalı Başkanı Dr. Öğr. Üyesi İbrahim Öztahtal, zamanı verimli kullanıp kullanmadığını farkına varabilmenin yolunun harcanan süre karşılığında elde edileni sorgulamaktan geçtiğini söyledi.

Oluşturma Tarihi: 2021-03-14 15:39:20

Güncelleme Tarihi: 2021-03-14 15:39:20

Z kuşağının zamanı verimli kullanma konusunda zayıf olduğuna işaret eden Öztahtalı, "Çünkü çok ciddi bir dijital eğlence sistemi var. Çocuklar, bir oyun sisteminin içinde. İçinde bulundukları dijital sistem, Z kuşağının zaman algısını inanılmaz hızlandırıyor." dedi.

Öztahtalı, akademik ve sosyal başarının dinleme, okuma, konuşma ve yazma becerisi kazanımından geçtiğini vurguladı.

Çocuğun, dijital sistemin getirdiği hızlı akışkanlığın yanında günlük hayatta daha yavaş bir akışın içine girdiğinde uyum sağlayamayıp "zaman arafı"nda kaldığını dile getiren Öztahtalı, şöyle devam etti:

"Çocuklardan en sık duyduğumuz sözcüklerden biri, 'Sıkıldım.' Sıkılmanın temelinde aslında bu zamansal araf var. Çocuk çok uzun saatler geçirdiği dijital sistemin zaman algısından günlük hayatın temel rutinlerine döndüğünde uyum sağlayamıyor ve düşünsel, bedensel bir hareketsizlik, durağanlık, dijital sisteme göre daha yavaş akan bir süreçte ilk duyulan sözcük, 'Sıkıldım.' oluyor."

Zamanın ne olduğunu anlamanın ve karşılığında ne edinildiğinin farkına varılması gerektiğinin altını çizen Öztahtalı, şöyle dedi:

"Bunun da tek yolu, zamanı verimli ve etkin kullanabilmenin birkaç küçük tüyosunu almak. Bunların en başında, bir işi ilk seferde, doğru ve tam yapmak var. Bir işe başladığınızda bunu eksiksiz bir şekilde tamamlarsanız, görevi sonuna kadar ulaştırırsanız bir daha geri dönmenize gerek kalmaz. Bu da doğal olarak hem zamandan hem de emekten ciddi derecede tasarruf sağlar. Zaman yönetiminin temelinde, planlama var. Yapacağımız işleri öncelik belirleme sistemine göre bir sıraya koymak yani önemli ve acillerden başlayarak işlerimizi planlamak. Öncelik belirleme sistemiyle hareket etmeye başladığımızda önceliklerinizin neler olduğunun farkına varıyor ve zamanı önceliklerinize ayırıyorsunuz."

"Yapmak istedikleri çok, zamanları az"

Z kuşağının yapmak istediklerinin çok, zamanının az olduğuna dikkati çeken Öztahtalı, iki unsuru bir bütçeyle birbirine dengelemek gerektiğini anlatarak, özellikle Z kuşağının dijital eğlence sisteminden kaynaklanan hızlı zaman algısının günlük hayattaki faaliyetlere uyarlanmasının gerektiğini belirtti.

Bunun için çocuklarının biraz dijital dünyadan günlük hayatın içine çekilmesi grektiğini önererek, şunları ifade etti:

"Mesela bir ormana gidip ağaçları inceleyip zamanı biraz yavaşlatmayı öğretmemiz gerekiyor. Gökyüzünde bulutların hareketlerini, bir kuşun kanat çırpışını takip etmelerini, ağır çekimde hareket etmelerini isteyebiliriz. O hareketi, içinde bulunduğu atmosferi, amacını düşünmesini isteyebiliriz. Böylece aslında zamanı yavaşlatıp aslında çok hızlı yaşamaya çalıştığımızı fark ediyor. Z kuşağının temel problemi hızlı yaşama. Bu, bir süre sonra algısal olarak ciddi bir alışkanlığa dönüşüyor. Bu sefer hayatın temel, akademik ve sosyal başarısına bizi taşıyan dinleme, okuma, yazma, konuşma gibi becerilere tahammül eşiğimiz düşüyor ve uzaklaşmaya başlıyoruz. Bunun yöntemi çocuklar için, Z kuşağı için önce normalleşmek ve zaman algısının bilinciyle hareket etmektir."

Ebeveynlere tavsiyelerde bulunan Öztahtalı, okumanın etkisinden yararlanmanın önemine değindi.

Öztahtalı, "Bir kitabı alır, bir hikaye okutursunuz ya da siz okursunuz. Sonra onunla ilgili bir üretim sürecine girersiniz. Mesela hikayeyi devam ettirmesini istersiniz çocuktan. Bu, aynı zamanda konuşma ve okuma becerisini tetikler. Çocukla bir hikaye yazılabilir. Bu da yazma becerisine ciddi bir katkı sağlar." ifadelerini kullandı.

Dijital sistemlerin Z kuşağının yaşamının bir parçası olduğunu belirten Öztahtalı, "Yasaklamak, uzak tutmak, zaten çok mümkün değil ama bunu planlı ve bilinçli bir şekilde kullanmalarını sağlayabiliriz. Çocukların öğrenme yöntemlerinin en önemlisi, takip ve taklittir. Her şeyden önce anne ve babalar, bilinçli ve planlı şekilde bu sistemleri kullanmalı." görüşünü aktardı.

"Tavsiye edilen günlük ekran süresi yaşın 10 dakikayla çarpımıyla hesaplanıyor"

Psikolog Sezen Tunca ise salgın sürecinin Z kuşağının dijitale ayırdığı zamanı artırdığını ifade etti.

Araştırmalara göre, sokağa çıkma kısıtlaması ve sosyal izolasyon önerilerinin uygulandığı dönemde çevrim içi dijital eğlence tüketiminin yüzde 70 arttığını vurgulayan Tunca, "Bu, kayda değer bir artış. Bu sorunla mücadele etmek için ekran kullanım süresinin bilincinde olmak gerekir. Bilinçli olarak kendini izlemek ve aslında ekranlı cihazların kullanımında bazı tedbirler almak gerekir. Bu doğrultuda (tablet, akıllı telefon vb.) cihazlara günlük kullanım süresi hakkında bilgi veren uygulamalar yüklenebilir. Teknoloji dışında etkinliklerde bulunulurken teknolojik aletleri uzağa koyabilir ve gereksiz bildirimleri kapatarak onlardan uzak kalabiliriz." diye konuştu.

Tunca, bireyin dijital ekran başında geçirmesi tavsiye edilen günlük sürenin, yaşın 10 dakika ile çarpımıyla hesaplandığı bilgisini verdi.

Bu süreyi tamamen oyuna ayırmanın uygun olmadığını söyleyen Tunca, 10 dakika televizyon, 15 dakika oyun kullanımı gibi planlamaların ebeveyn kontrolünde yapılması gerektiğini sözlerine ekledi.

Türkçe öğretmeni Sedef Özbayraklar da zaman yönetiminin aslında bir öz yönetim becerisi olduğuna işaret ederek, "Gelişen teknoloji ve oyun sistemleriyle aslında sadece çocuklardan değil, yetişkinlerden de en sık duyduğumuz cümle, 'Zamanım yok.' Bunlardan kurtulmanın tek yolu, zamanın etkili ve verimli kullanmanın kendimize özgü yöntemini bulmak yani zamanı yönetebilmektir. Zamanı yönetmekte kullandığımız yöntemlerden biri, pomodoro tekniğidir. Bu teknik kapsamında, 25 dakika çalışıp 5 dakika mola vererek, çalışmamızı düzenleyebiliriz. Bu, kişinin odaklanma süresine göre değişebilir. Yani 1 saat düzgün ve verimli bir odaklanma gösterebilen kişi, 1 saat çalışıp 15 dakika mola vererek, bu sistemi kendi mekanizmasına uygun hale getirebilir." dedi.

AA