'Silahsızlanma sululuk değil sorumluluk ister'
SETA eski başkanı ve eski Başbakan başdanışmanı Taha Özhan, AK Parti’den Malatya milletvekili adayı. Memleketi Malatya’da çalışmalarını sürdüren Özhan seçim gündemi üzerinden HDP siyasetini anlattı.

Oluşturma Tarihi: 2015-05-18 09:05:01

Güncelleme Tarihi: 2015-05-18 09:05:01

Star gazetesinden Fadime Özkan'a konuşan Kürt siyasi hareketini yakından takip eden Taha Özhan lisans eğitimini New York'ta, yüksek lisansını New School for Social Research'de “Küresel Ekonomi-Politik” alanında, doktorasını ''Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler'' alanında yapmış bir isim.

2005'te Türkiye'ye döndü, SETA'nın kuruluşunda yer aldı ve saha araştırmaları yönetti. Ağırlıklı olarak Türkiye ve Ortadoğu'da siyasal dönüşüm üzerine çalıştı. AK Parti ile de yolları bu esnada kesişti. Davutoğlu'nun Başbakan olması üzerine SETA Başkanlığından ayrılarak Başbakan Başdanışmanlığı görevine atanan Taha Özhan şimdi Meclis için hazırlanıyor. Star Gazetesi, Daily Sabah ve Middle East Eye'da yazmaya devam eden Özhan'ın çok sayıda yayınlanmış eseri bulunmakta.

7 Haziran seçimlerine az bir zaman kaldı ama seçim sonuçlarının nasıl bir meclis aritmetiği oluşturulacağı ilk kez öngörülemiyor, herkes bir pay bırakıyor. HDP'nin barajı aşıp aşamaması ve 7 Haziran sonrasına ilişkin ne derisiniz?

HDP'nin barajı aşıp aşmaması meclis aritmetiğini belli ölçüde etkileyeceği için hem yapılan anketleri hem de meclis sandalye sayısına dair tahminleri kırılgan hale getiriyor. Bu da gayet tabii bir durum. Lakin AK Parti'nin kendi gündemi var ve kampanyamız planladığımız gibi devam ediyor. Bunun anlamı da bütün çalışmalarımızın AK Parti'nin en yüksek oyu alması için yoğunlaşmasıdır. Başka deyişle HDP dahil bütün muhalefet partilerinin daha az oy aldığı bir seçim sonucu için uğraşıyoruz. HDP oldukça ilginç bir psikolojiye girmiş durumda. Barajı geçmeleri için bütün Türkiye'nin, özellikle Kürtlere bin bir türlü zulümler yapanları unutup şeytanlaştırdıkları AK Parti'nin zayıflatılmasına destek olmasını bekliyorlar. Bu oldukça trajik bir ergen tavrı.

HDP'NİN TAVRI ZÜBÜK SİYASETİ

Kürtleri için mi trajik Kürt siyasi hareketi için mi?

HDP'nin barajı yeni bileşenleriyle aşmasının Kürtlere karşı yapılmış büyük bir haksızlık olduğunu düşünüyorum. Kaldı ki Kürtlerin bir baraj sorunu da bulunmuyor. Yıllardır AK Parti ile sadece seçim barajlarını değil vesayet rejiminin de bütün barajlarını aşan Kürtler zaten. Baraj sorunu olan, Diyanet'le, din dersiyle, İmam-Hatiple, Kürtleri Kürt yapan değerleriyle sorunu olan HDP'liler. Barajı geçerlerse Cihangir'in önderliğinde açıktan mezhepçi yeni lokomotifin zaferi; barajı geçemezlerse Türkiye'nin, AK Parti'nin sorumluluğu yaklaşımı, Demirtaş'ın deyimiyle tam bir ‘Zübük siyaseti' anlamına geliyor.

AK PARTİ HAKİM PARTİ

7 Haziran seçimleri elbette sadece yasama organını değil yürütmeyi de belirleyecek. Hükümetin zaten 12 yıldır iktidar olan AK Parti tarafından bir kez daha tek başına ve güçlü şekilde kurulması önceki seçim sonuçlarından hangi açıdan farklı sonuçlar doğuracak?

AK Parti dördüncü genel seçimleri de kazandığında, siyaset bilimi literatürü ile söylersek ‘hakim parti' konumuna oturacak. Bunun anlamı ise sosyoloji de olanın güçlü bir şekilde iktidarda da tahkim edilmesi. Yani bir yönüyle kuvvetli bir normalleşme süreci. AK Parti işte bu normalleşmesini başbakanını, partinin önde gelen isimlerini değiştirmesine rağmen yeni bir döneme değişim sancılarını yöneterek gideceğinin açık ilanını 7 Haziran'da yapmış olacak. Muhalefet için ise çok ciddi bir baskı aracına dönüşecek 7 Haziran. Eğer 7 Haziran seçim sonuçları da muhalefetin toparlanmasına, yüzyıllık, yarım yüzyıllık yüzleşmelerine başlamasına yardımcı olmazsa; zaten içine düştükleri derin anakronizm hızla anlamsızlaşmayı da beraberinde getirecek. Liderlikte bir değişim yaşanmazsa, bütün ciddiyetlerini kaybetmiş aktörler haline gelecekler. Zaten seçim kampanyasında kendi söylediklerine bile inanmayan aktörlere dönüşmüşlerdi. Bu krizi taşımaları mümkün olamaz.

ÇÖZÜM SÜRECİ GÜÇLÜ AK PARTİ İLE VAR

Seçim sonuçlarının çözüm süreci bakımından önemi ne?

Seçim sonuçları ve çözüm süreci ilişkisinde en önemli unsur AK Parti. Tek başına güçlü bir iktidar olmazsa, yani AK Parti olmazsa, çözüm süreci diye bir başlığın gündemde olması düşünülemez. Bu yönüyle, HDP'nin ortaya koyduğu performansın bir ismi de açıkça çözüm süreci düşmanlığı denilebilir. Başka bir deyişle, çözüm sürecinin ana taşıyıcısı olan AK Parti'ye ‘cumhuriyet tarihinin en büyük mezalimi' muamelesi yapan neo-PKK dili, yani HDP, çözüm düşmanlığı da yapmaktadır.

HDP KENDİNİ JİLETLER Mİ?

En sık ve endişeyle söylenen şey, HDP barajı geçemezse yine bir HDP çağrısı olur, PKK sokağa çıkar, çatışma olur ve bu kez süreç yıkılır. İhtimal dahilinde mi bu? HDP barajı aşamazsa PKK Türkiye toplumuna sokakları yakarak mı ödetmek isteyecek bunu?

Bu sorunun cevabını haftalardır çiçekten böcekten bahseden, vejeteryan bir siyasi kampanya yapan, Disneyland dünyasında yaşıyormuş gibi konuşan ama konu AK Parti'ye gelince 2007 Cumhuriyet mitinglerindeki fanatikleri bile aratacak düzeyde düşmanlık yapan; konu İslam'a gelince, olabilecek en ciddiyetsiz ve saygısız bir dille İslam'ı ve kurumlarını cahil cesaretiyle diline dolayan HDP'lilere sormak lazım. HDP kendisini jiletlemek isterse jiletler. Biz buna ne kadar engel olabilirsek o kadar oluruz.

HDP'nin öncülleri -yani silahlı Kürt siyasi hareketinin sivil kanadı, 20 yıldan fazla zamandır Türkiye siyasetinde var. Yüzde 10 seçim barajı ise 33 yıldır var. Ve HDP'nin öncülleri olan partiler o barajı hiç aşamadılar. Zamanla Meclise bağımsız adaylarla girip grup kurmayı aklettiler. 2011 seçimlerindeki toplam oyları da yüzde 6,5 idi. Hal böyleyken neden seçimlere şimdi parti olarak girmeyi seçtiler?

Çünkü Kürtlere akılsız bir özne hatta nesne muamelesi yapacak kadar cesareti kendilerinde buldular. Dün vesayet rejimi nasıl garibanların çocuklarını dağlara sürüp, terör edebiyatı üzerinden iktidarlarını yıllarca sürdürdüyse; uzunca bir zamandır, PKK çizgisi de dağlarda gariban Kürt çocuklarının, ovada da yıllarca bedel ödemiş, destek vermiş sessiz kitlelerin üzerinden Kürtlerin tanımadığı, bilmediği, yabancısı olduğu nevzuhur elitleri ve yeni bir dili taşımaya başladı.

YILDA BİR PUŞİ TAKARAK KÜRT OLMAK

Yüzde 6.5'un üstüne gelecek oyların bir kısmı ile, bu oylarla muhtemel bir senaryo da meclise taşınacak isimlerin ise kahir ekseriyeti ile Kürtlerin bir ünsiyet kurması mümkün değildir. Senede bir kez Nevruz'da puşi takarak Kürt olabilen bu yeni elitler sadece Kürtler için Türkiye vasatı için de yabancı aktörler. İşte bu yeni lokomotifin Kürtlerin pasif birer vagon olduğu senaryoda HDP'ye baraj atlatması bekleniyor.

HDP BARAJI GEÇEMEZSE ÖCALAN KAYBEDECEK

Seçime parti olarak girme fikri-aklı kime ait?

Bu akıl kime ait tam olarak bilmiyoruz. Ama bu zaten çok önemli değil. PKK'nın en akla ziyan işlerde bile önce ciddi anlamda fikir ayrılığı yaşayıp ardından da bütün bileşenlerin en absürt kararları bile nasıl rasyonelleştirdiğini çok iyi biliyoruz. Burada asıl önemli olan başarı ve başarısızlığın kime ait olacağıdır. Barajı geçerlerse HDP kazanacak ama BDP ve Öcalan açık bir şekilde kaybedecek. Baraj altında kalırlarsa buradan yeni bir BDP çıkma ihtimali bulunuyor. Çünkü BDP'yi kapatıp HDP'yi kuran akıl kaybetmiş olacak.

ÖCALAN FOLKLORİK BİR ÖĞE HDP İÇİN

Seçim sathı mailinde İmralı – Öcalan aniden ortadan kayboldu. Yok. Ses soluk gölge yok. Ne oldu?

Öcalan'ın folklorik bir figüre dönüştürüldüğü, işlerine yarayacaksa Öcalan'dan ateş çaldıkları, daha da ileri giderek adım adım Demirtaş üzerinden Öcalan'ı bir çerçeveye oturttukları düşünülürse, seçim öncesi sükûnet anlaşılabilir. Normal şartlar altında çoktan tehcir-tutsak sloganları havada uçuşurdu. Kaldı ki Öcalan'la görüşmeye de seçim öncesi gidecekler. Seçim kampanyası sırasında Öcalan'a ve PKK'ya açıktan bir karartma uyguluyorlar. Buna elbette Doğan Grubu da fazlasıyla yardımcı oluyor. Son tahlilde kendi aralarındaki bir mesele. Eğer Öcalan'a karşı Demirtaş bir projeye dönüştürüldüyse, bunun yansımalarını seçimlerden bağımsız bir şekilde görebiliriz. Son tahlilde HDP'nin veya Demirtaş'ın nereyi ve kimi temsil ettiğine dair keskin ve muhkem bir kanaat bulunmuyor.

RÖPORTAJIN DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ