'Sorguda kaburgamı kıran asker bir ay sonra FETÖ'den tutuklandı'
Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Özel Kuvvetler Komutanlığı 15 Temmuz darbe davasının üçüncü gününde de sanık savunmaları devam etti.

Oluşturma Tarihi: 2017-03-02 15:54:33

Güncelleme Tarihi: 2017-03-02 15:54:33

Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Özel Kuvvetler Komutanlığı 15 Temmuz darbe davasının üçüncü gününde de sanık savunmaları devam etti. İlk savunmayı yapan ÖKK'da 2 aydır kursiyer olan Astsubay Çavuş Faruk Erkul 15 Temmuz gecesi Astsubay misafirhanesinde olduğunu, kesinlikle dışarı çıkmadığını, çıkmalarına da izin verilmediğini, nizamiyede tam teçhizatlı yakalandığı iddiasının doğru olmadığını, kamera görüntüleri izlendiğinde bunun görüleceğini söyledi. Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu, Genelkurmay'dan gelen listeye göre ByLock kullanıcısı olduğuna dikkat çekince Erkul, "Ben ByLock'u 16 Temmuz'da TV'lerden öğrendim. Kesinlikle böyle bir program indirmedim. Genelkurmay'ın listeyi yeniden kontrol etmesini istiyorum" dedi. Faruk Erkul odasında çıkan 6 adet 1 doları da şöyle açıkladı : "2013'te Mehmet Ağabeyimin düğün hatırası olarak almıştım. 10 kardeş olduğumuz için 10 tane almıştım. Döviz bürolarında dolar satılıyor. Onlar da mı terör örgütü mensubu? Böyle delil olur mu?"

“SİVİL ARAÇLAR GİRMEYE BAŞLADI VE KENDİSİ KARŞILADI”

ÖKK Kurmay Başkanı'nın İcra Astsubayı iken darbeye karıştığı gerekçesiyle tutuklanan Fatih Uysal, o akşam Albay Ümit Bak'ın "Bazı emirler geliyor, o yüzden birliği terk etmeyin" talimatı üzerine kaldığını, ardından yine Bak'ın, "Nizamiyeye terör saldırısı var, takviye için gidin" demesi üzerine depodan bir m16 silah ve bir şarjör aldığını anlattı. Uysal şöyle devam etti: "Sadece resmini gördüğüm m16'yı ilk kez orada gördüm, çünkü personelciyim. 6 astsubay, 3 üsteğmenle nizamiyeye gittik. Sonra yüzbaşı Volkan Vural Bal bizi orta kontrol noktasına çağırdı, ‘terör saldırısı var, giriş-çıkışlar yasak' dedi. Ama sivil araçlar girmeye başladı ve kendisi karşıladı. Ümit Bak'a sorduk, 'Özel Kuvvetler Komutanı'nın emri var, kesinlikle kimse alınmayacak' dedi. Ne zaman ki kameralardan Kurmay Başkanımızın içeri alınmadığını görünce farklı bir şeyler olduğunu anladım."

“BEN SENİ ÇOK İYİ TANIYORUM”

Kendisinin de işkence gördüğünü öne süren Uysal, "Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda farklı bir işkence sistemi var. Zekai Paşa beni nöbet yerinde görünce çok kızdı. Burnum, kaburgam kırıldı. Özellikle bana yaptılar. Karargah'ta bizi sevmezler, çünkü onların eksikliklerini bilirdik" dedi.

Başkan Ademoğlu'nun, "Şikayetçi oldun mu?" sorusu üzerine Uysal, oğlu pilot olduğu için bunu yapmadığını, ama sonrasında zerre suçu yokken oğlunun da atıldığını söyledi. Uysal, o gece tek bir kişiye mermi atmadığını vurgulaması üzerine Başkan "Onu kimler vurdu?" diyerek sözü mağdur müşteki İsmail Oğuz'a verdi. Uysal, Oğuz'u tanımadığını, ilk kez burada gördüğünü belirtince Oğuz, "Ben seni çok iyi tanıyorum, sen de beni çok iyi tanıyorsun. Bu ekip koordinasyon ekibidir, beyin takımıdır" diye tepki gösterdi. Uysal bu tepkiye şu karşılığı verdi: "Bir tane mermi atmamış bana beyin takımı deniyorsa... Ben beyin takımı değilim. Kandırılmışız, gittik ortada kaldık. Ben darbeci olsam o gece beylik silahlarımı alırdım. Evde 3 silahım vardı. Evimi didik didik eden polis bu silahları almamış. Polisler kızımın odasında bir kızın odasında yapılamayacak şeyler yapmışlardır, onları da Allah'a havale ediyorum."

“15 TEMMUZ ÖNCESİNDE KİMİN FETÖCÜ OLDUĞU BİLİNİYORDU”

Sanıklardan Piyade Üsteğmen Gökhan Mercan savunması sırasında şu ilginç değerlendirmeyi yaptı:

"TSK, 17/25 Aralık'tan sonra kaynıyordu, kimse kimseye güvenmiyordu. Bunun en önemli kanıtı Zekai Aksakallı'nın ifadeleridir. O seviyedeki insanlar kimin FETÖ'cü olduğunu, kimin olmadığını biliyordu. Ki, darbeden kısa süre sonra 15 komutan tutuklandı. Kendi aralarında ne olduklarını biliyorlardı ki, ordunun yarısı içerde. Albay rütbesine kadar… Biz alt rütbelilerin yaşadığımız hal paranoya idi, amirlerimizin ne olduğunu bilmiyorduk. Hala da kimin ne olduğu belli değil, o paranoya hali devam ediyor."

“SORGUDA KABURGAMI KIRAN ASKER FETÖ'DEN TUTUKLANDI”

Gökhan Mercan o gece ÖKK'da nöbetçi olan Volkan Vural Bal hakkında şu iddialarda bulundu: "Beni Zekai Paşa'yı bilgilendir diye çağırdılar. Gittim, hemen elim kelepçelendi, işkenceyi anlatmayacağım, ailem burada. Volkan Vural Bal tanır, ama en büyük hınç, kin ve nefretle saldıran o oldu. Kaburgam kırıldı. Bu kadarını PKK'lılara yapmadık. 1 ay sonra kendisi tutuklandı. Bir şeyleri ispatlamaya çalışır gibiydi. Kanaatim belli bir saate kadar onların yanında hareket ettiğidir. Nizamiyenin kara kutusunun da Volkan Vural Bal olduğuna inanıyorum."

Gölbaşı Adliyesi'ne gönderildiğinde kimsenin başına gelmeyen bir olay yaşadığını anlatan Gökhan Mercan, "Bir polis tarafından sırtımdan bıçaklandım. Götürüldüğümde ellerim mosmordu. Kelepçeyi azıcık gevşetmelerini istedim. Anahtar yokmuş, polis ‘bıçak getirin' dedi. Açmaya uğraşırken bıçak sırtıma saplandı. Sabit kaldı bıçak. İşkencenin boyutunu görün" dedi. Başkan İsmail Ademoğlu'nun, "Bilinçli mi yaptı yani? Sana bir şey söylemedi mi?" sorusu üzerine Mercan şöyle konuştu: "Kalbini bilemem. Polis hiçbir şey söylemedi, etrafındakiler telaşlandı, amirleri geldi. Çok kan kaybı olduğu için.”

“28'İNDE KARARGAHA İFADEYE ÇAĞRILDIM”

Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde savunma yapan Astsubay Gürbüz Türk darbe gecesi evinde olduğunu, 17 Temmuz'da mesaiye çağrıldığını, 27 Temmuz'a kadar evlerine gitmelerine izin verilmediğinden, geceleri sandalyede uyuyarak mesai yaptığını belirterek şunları anlattı:

“28'inde karargaha ifadeye çağrıldım. ‘Seni savcının emriyle tutukluyorum' dediler. Ellerimi kelepçelediler, gözlerimi bantlayıp, bir odaya attılar. ‘Elimizde isimler var, bizi fazla uğraştırma, söylediğimiz isimleri teyit etmezsen 50 şehit veren polis özel harekatın önüne atarız, seni parçalarlar.' Defalarca suyla boğma işkencesine tabi tutuldum. O kadar ağırdı ki neredeyse idrarımı kaçırdım, altımı ıslattım. ‘Sabaha kadar buradayız, çıkış yok' dediler. Kurtulmak için dayattıkları isimleri kabul ettim. ‘Çocuklarını düşünüyorsan, poliste de aynı ifadeyi verirsin' dediler. Beni tekrar Özel Kuvvetler Komutanlığı'na gönderirler korkusuyla poliste aynı ifadeyi verdim. O ifadelerimi kabul etmiyorum."