Son teknoloji ürünü sanal alemde, avatarlarla (sanal kimlik pazarından her oyuncunun kendini temsil etmesi için seçtiği grafik görüntü) toplantılara, konferans ve seminerlere katılan kullanıcılar, iletişim yeteneklerini geliştirerek sosyal fobilerinden kurtuluyor.
ODTÜ Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Tuğba Tokel, sosyal anksiyete bozukluğu da denilen sosyal fobilerin, sosyal ortamlarda ve performans durumlarında bireyin, diğer insanlar tarafından yapılacak olumsuz değerlendirme, eleştiri ve varılacak yargılara karşı duyduğu yoğun kaygı ve korku durumu olduğunu söyledi. Bu rahatsızlığı yaşayanlarda, bu duygularla birlikte terleme, kızarma, kalp atışında artış gibi birtakım fizyolojik belirtilerin ortaya çıktığını dile getiren Tokel, bu fobinin dünya genelinde en yaygın görülen psikiyatrik rahatsızlıklar arasında olduğunu vurguladı.
‘Maruz bırakma' terapisinin bireylerin korkularıyla yüzleşmelerine yardımcı olmak amacıyla kullanılan bilişsel davranışçı psikoterapi yöntemi olduğunu ifade eden Tokel “Bu terapi türünde, terapist bireyleri korktukları ve kaçındıkları şeyle yüzleştirebilmek için güvenli bir ortam yaratarak, aslında gerçek bir tehdit altında olmadıklarını göstermeyi amaçlıyor” dedi. ODTÜ Psikoloji Bölümü'nden danışmanlarla, TÜBİTAK desteğiyle ‘Sanal Gerçeklik Ortamında Maruz Bırakma' terapisinin uygulanabildiği bilgisayar yazılımı geliştirdiklerini bildiren Tokel, şu bilgileri verdi: “Sanal gerçeklik teknolojisiyle, bireylerin korktukları ve endişe duydukları durumlar, üç boyutlu sanal ortamlarda modelleniyor ve danışanlar bu ortamlarla yüzleştiriliyor. Bu da artık psikoterapi yöntemi olarak kabul görüyor. Sanal gerçeklik terapimizde, akademik ve iş dünyasına yönelik mülakat, toplantı ve sunum fobileri, ayrıca alışveriş, restoran ve ulaşım gibi sosyal ortamlardaki fobiler için ayrı ayrı düzenlenmiş 9 farklı senaryo modülü kullanılıyor. Danışanlar, sanal gerçeklik gözlüğüyle fiziksel ve sosyal olarak aynen bir toplantı ortamında ya da mülakatta insanların karşısındaymış hissini yaşayabiliyor.”
Seans sırasında ortamdaki uyarıcıların, avatarların cinsiyetlerinin, oturma düzeninin, neler konuşulacağının yazılım teknolojisiyle ayarlanabildiğini anlatan Tokel, “Seans sırasında avatarlara, olumlu ve olumsuz geribildirim, konuşmayı bölme, onay ve red gibi ifadeler söylettiriliyor. Avatarlar, nötr, ilgili, ilgisiz, reddedici gibi durumlara büründürülebiliyor. Terapistler, uyarıcıları değiştirerek senaryonun yoğunluğunu ayarlayabiliyor, senaryoyu gerektiği kadar tekrarlayabiliyor” dedi.
Bu terapiler sırasında danışanların, kalp atış hızı ve terleme düzeylerini ölçebildiklerini belirten Tokel, “Böylece danışanlar, kendilerini fiziksel, sosyal ve duygusal olarak ortamda var hissedebildikleri gibi, çok kullanıcılı ortamda diğer karakterlerle birlikte bulunmayı da hissedebiliyor” dedi. Tokel, sosyal fobisi olan bireylerden, kliniklerden, hastanelerden talep aldıklarını söyledi.