Dolar

34,9458

Euro

36,6810

Altın

2.989,66

Bist

10.118,93

Tam Kapanmada aileler nelere dikkat etmeli

Covid-19 pandemisi ile birlikte yaşanan kapanmalar aile bireylerinin psikolojileri üzerinde oluşturduğu olumsuz etkinin bedelini en çok anneler ödüyor.

4 Yıl Önce Güncellendi

2021-05-02 15:33:06

Tam Kapanmada aileler nelere dikkat etmeli

Aile Danışmanı Nuran Zincrcioğlu, “bu süreçte anne dominant olması halinde aileyi bir arada huzurlu bir şekilde tutmayı başarır” dedi.                                                                                                     

Coronavirüs pandemise etkisi sadece insanların canlarına değil yaşam şekillerine ve psikolojilerine de mal oluyor. Ekonomik olarak güçsüz olan ülkelerdeki yüksek oranlı ölüm vakalarına karşın gelişmiş ülkelerdeki yansıması daha çok psikolojik boyutta oluyor. Can kaybı oranlarının düşük olduğu Türkiye gibi gelişmiş batılı ülkelerdeki etkisi özellikle genç bireyler üzerinde farklı semptomlara neden olduğu belirtiliyor. Kadere iman gibi inançsal alanların yetersiz olduğu toplum ve ailelerde, “coronavüristen dolayı ölüm korkusu” bireylerin psikolojik yapılarını ciddi anlamda olumsuz etkiliyor.

Diğer taraftan kapanmadan dolayı aile bireylerinin tamamının evde tutulması ise farklı psikolojik sorunları meydana geliyor. Eğitim alan ve iş hayatı içerisinde olan bireylerin evlerde kapalı kalması beraberinde çeşitli iletişim problemlerini de getiriyor. Özellikle eğitim sistemi içerisinde olan çocukların evde online ders alması ve tam kapanma ile birlikte evin otorite sembolü olan baba ile sürekli iletişim zorunda kalması çeşitli ve farklı boyutlardaki sürtüşmelere sebep oluyor.

İşte bu yaşanan psikoloik gerginliği minimize etme veya tamamen etkisiz hale getirme göreve ailedeki anne rolüne düşüyor. Türk aile yapısında annenin vazgeçilmez ve temel taşı olan annenin bu süreçte dominant rolü üstlenerek aile bireyleri bir arada yaşamaya alıştıracağı belirtiliyor.

Konunun uzmanlarından ve Türkiye'nin tanınmış aile ve yaşam koçu Nuran Zincircioğlu, “Pandemi sürecinin aile iletişimi açısından fırsata dönüştürülebileceğini belirterek şunları söyledi:

“Öncelikle herkes birbirine karşı minik bir sabır göstermesi gerektiyor.

Bunun geçici bir süreç olduğunu unutmamamız gereken birincil durumdur. Aile bireylerinin en küçükleri olan çocuklar bu sürece hemen uyum sağlayamayacaklardır. Her gün okula giden, arkadaşlarıyla el ele oyunlar oynayan, hafta sonlarını parka gidebilen, çocuklarımıza göre zamanın çoğunu evde geçirecekler ve bu onların fiziksel özgürlüğü kısıtlanmış olacaktır.  Ebeveynler, öncelikle kendilerine eşine çocuklarına karşı eskiye nazaran daha sabırlı anlayışlı olması   gerekiyor. Bu süreci panik ve stres gerginlik, korku endişe ile değil de bu süreci fırsata çevirmeyi bilmek gerekiyor.”

KORKUYU ÇOCUKLARIN KAFASINDAN SİLMEMİZ GEREKİR

Aile Danışmanı Nuran Zincircioğlu, bu sürecin nasıl fırsata çevrilebileceğini de şu formülle anlatıyor:

“Sürekli korku kültürü içinde yaşamak, yarının kaygısıyla yaşamak panik atağa yol açacaktır. Kaygı ve endişe içinde yaşamaktansa var olanın bize neler yaşatmak istediğini, nasıl bir süreçten geçtiğimizi aslında bunu fırsata çevirerek kendimize ve iç dünyamıza yönelerekten kendimizi keşfetmeyi başarabiliriz. Kitap okumak, yeni bilgiler öğrenmek öğrendiklerimizi evlatlarımıza da öğretmek. Aslında sakin kalma düşüncesi kendi iç dünyasında rahatı, huzuru sağladığında dışarda olan olumsuzluklar devre dışı kalır diyebiliriz.”

Özellikle ebeveynlerin bu süreçte en çok sorumluluk ve görev sahibi olduğunu belirten Zincircioğlu, aileiçi aktivitelerin yaşamın bir parçası olduğu bilinci ile çocuklarla birlikte hayata geçirilmesi lazım. Bu aktiviteler hayata geçirilirken, çocukların kapanmanın oluşturduğu bir zorunluluktan değil, ebeveynlerin kendileri ile hayatı paylaşmak istediğinden dolayı aktiviteleri gerçekleştirdiğini hissettirmek lazım.”

Ailemizle bugüne kadar birlikte yapamadığımız aktiviteler yapmak, kitap okuma yarışması yapmak, meditasyon yaparak ruhsal arınma ya da bununla ilgili farklı bir çalışma yaparak kendi iç dünyamıza dönmüş olup kendimizi keşfetme yolculuğu yapabilir bu süreçte daha sakin oluruz. Biz ne kadar gergin olursak enerjimiz etrafımıza yani ailemize yansıyacak. Eğer ebeveyn olarak bizler sürekli televizyon başında oturup bize katkı sağlamayacak programlar izlersek enerji frekansımız aşağıya düşecektir. Çocuklara da kötü model oluruz. Maalesef ki yaşamdan zevk almayan huzursuz, sağlıksız bir aile modeli ortaya çıkacaktır.”

Ailenin küçük fertleri olan çocukları ve daha da aktif olan genç bireyleri pandemi ve bulaş riskine karşı bilinçlendirirken, “ölüm korkusu” “hastalık korkusu” veya hayatın dışında kalma korkusu” gibi korkuların hissettirilmemesine dikkat çeken Nuran Zincircioğlu, “ebeveynler, çocukmarına bu dönemin, bir spor karşılaşmasında yaşanan ara dinlenme veya bir film arasındaki reklam molası gibi nitelendirmeleri gerektiğini de sözlerine ekledi.”

Haber Ara