Toplu halde salaklaştırılıyoruz... Şimdi böyle dedim ya, aklınıza hemen "yalan haberler" (posttruth) falan gelecek, biliyorum... Pandemi gibi en hayati konularda bile her kafadan ayrı ve çelişik bir "bilimsel bilgi" ifadesinin ortaya çıkışını da düşünebilirsiniz tabii... Ve tabii sosyal medya etkisini de hesaba katacaksınız... Ama size bir şey söyleyeyim mi?.. Olay (siz isterseniz buna "operasyon" diyebilirsiniz!) bizi güldüren şeylerin değiştirilmesiyle başladı. Akıl çekti gitti. Latife, nükte deseniz, ne kadar arasanız, bulamayacağınız şeyler... Fıkra mı? Çok demode. Zekice şakalar mı? Kimse ilgilenmiyor... Artık sadece düşük alaylar, hoyrat şakalar, olağanüstü kaba cinsel göndermeler ve bomboş davranışlar komedi işlevi görüyor. Hele genç kuşakların Youtube ve Tiktok'ta güldükleri şeylere bakıp şaşırıyorum. Ağlanacak şeylere, acınacak davranışlara katıla katıla gülünüyor... Ne yazık ki, gerçek şu: Kitlesel salaklaşma/salaklaştırılma tam da budur, buradan başlayıp ilerler...
Dikkatli okurlarım fark edeceklerdir. Hep "kitlelerin sersemleştirilmesi"nden söz ederdim. O halde şimdi niye "salaklaşma"yı tercih ettim, anlatayım. Mesela "uyku sersemi" deyimini düşünün. Farsça kökenli "sersemlik" bir tür "sarhoşluk" veya "ayılamama" halidir. O yüzden "kitlelerin sersemleştirilmesi" dediğimde kastettiğim şey "kolektif hipnoz"dur. Ama "salaklaşma" başka bir şey! Boş boş bakan, boş şeylere ilgi duyan, boşluğa kahkaha atanlara bakın, ne demek istediğimi anlayacaksınız... Kelimenin kökeni de açıklayıcı zaten: "Salmış kafalar..."