Yeni Şafak Gazetesi yazarı Salih Tuna, bugünkü "Trabzonlu Osman nasıl Kürt oldu?" başlıklı yazısında PKK saldırılarını, HDP'nin tutumunu ve Kürt Sorunu'nu eski bir anı üzerinden ele aldı. HDP'nin 7 Haziran seçim öncesinde ve sonrasında ortaya koyduğu tavır da “ihanetten” başka bir şey değildir, ifadesini kullanan Tuna, "Kürt'ü Türk'e Türk'ü Kürt'e düşman etmek isteyen “üçüncü tarafın”, iç savaşın cenderesinden geçmeye aş erenlerin, barış sürecinde savaş, savaş sürecinde barış isteyen Cemal Hasangillerin, darbeye kapı aralamak isteyenlerin, Erdoğan ve AK Parti gitsin de ne olursa olsun diyen paralelcilerin, daha düne kadar “Kürtlerden alışveriş yapmayın” diyen faşistlerin HDP'sidir" dedi.
İşte Salih Tuna'nın yazısından bir bölüm:
AK Parti 25. Dönem Şanlıurfa milletvekili Prof. Mazhar Bağlı geçenlerde canlı yayında öyle bir şey anlattı ki adeta kanım dondu.
Malum “bağlamacının” Kobani provokasyonuyla başlayan 6-8 Eylül olaylarında katledilen 53 vatandaşımızın arasında bir de çocuk vardı.
Yasin Börü henüz 16 yaşındaydı.
Geçen sene Diyarbakır'da, fakire fukaraya kurban eti dağıtırken, teröristlerin saldırısına uğradı. Kaçıp bir eve sığındı. Ne ki, sığındığı evden, “öz savunma güçlerine” ihbar edildi.
“Öz savunma güçleri” ihbar edilen eve geldiler ve 16 yaşındaki lise talebesi Yasin Börü'yü linç edip 3. kattan aşağı attılar. Sonra da arabayla üzerinden geçtiler. Öyle ki, Yasin'in cesedi tanınmayacak hale geldi.
Prof. Mazhar Bağlı dostum, Kürtlerin geleneklerinde, “Bir çalı dahi kendisine sığınan bir serçeyi kartala yedirmez” tavrı hakimdir demişti; “Şeyh Sait ayaklanmasının ortaya çıkmasının sebebi bile budur. Kendisine sığınan bir adamı vermemek için kargaşa çıkmıştır. Oraya kendisine sığınan adamları ihbar edecek ve öldürecek, öldürüldüğünde zılgıt çekecek kadar canavarca bir his sahibi olmak, bütün öteki Kürtlere karşı bir kindarlıktır…”
Ben Trabzonluyum. Yakın akraba büyüklerimden biri “Kürt Osman” olarak anılırdı.
Bir gün sormuştum, “biz Kürt değiliz, Osman amcaya, neden Kürt Osman diyorsunuz?”
Şöyle anlatmışlardı: “Rahmetlinin evine öldürmeye ahdettiği düşmanı sığındı da vermedi. O günden sonra da ona Kürt Osman dediler. O kadar mertti ki evine yılan sığınsa dokundurtmazdı…”
Bizi biz yapan o mertlik, o yiğitlik, o asalet nerede şimdi?
Yasin Börü asla münferit vakıa değildir; “çürümenin” trajik sonuçlarından biridir sadece.
Ekmek almaya giden Fırat çocuğu ve masum bir doktoru ve uykusunda gariban polisleri katletmek de “çürümenin” sonucudur.
Kardeşlerim, ihanetten daha korkunç bir çürüme / dekadans yoktur.
HDP'nin 7 Haziran seçim öncesinde ve sonrasında ortaya koyduğu tavır da “ihanetten” başka bir şey değildir.
“Milli çözüm sürecine” veya “barış sürecine” ihanet ettiler.
Hiç ihanet etmemiş olsalardı, Kılıçdaroğlu vekaletiyle Bahçeli'ye, yani, “barış sürecini” ihanet olarak değerlendiren partinin liderine, “başbakanlık” teklif ederler miydi?
Kürtlerin değil, Brüksel'in HDP'sidir bu!
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ!!!