MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin geçtiğimiz günlerde yaptığı 'sıkıyönetim' çağrısını hatırlatan Çalışlar, darbeye giden yolun sıkıyönetimden geçtiğini ve bunu en iyi MHP'lilerin bildiğini ifade etti. Çalışlar çözümün sivil uzlaşma olduğunu yazdı.
İşte Çalışlar'ın sıkıyönetimi ele aldığı köşe yazısının o bölümü;
"12 Eylül 1980 askeri darbesinin hemen ardından tutuklanmıştık.
Bir dönemin siyasi liderleri olan Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan ve Alparslan Türkeş'le; aynı cezaevinde, Ankara Merkez Komutanlığı'na bağlı Ordu Dil ve İstihbarat Okulu'nda kalıyorduk.
Darbenin ardından yargılanan parti yöneticileri içinde, en ağır suçlamalar, MHP'lilere karşı yapılıyordu. "Anayasal düzeni ortadan kaldırmak" iddiasıyla, Alparslan Türkeş ve arkadaşlarının idamı isteniyordu. Ağır cezalar istenen "MHP iddianamesi" açıklandığında, tutukevinde bomba tesiri yaptı.
Türkeş ve arkadaşları, Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi'ndeki savunmalarını, \"fikirlerimiz iktidarda, biz hapisteyiz\" anlayışı üzerine kurdular. "Darbeyle birlikte, kendi görüşlerinin egemen olduğunu" söylüyorlardı. Darbe öncesi de Türkeş sıkıyönetim istemişti. Dediği oldu, ancak arkasından askeri darbe geldi ve tutuklandı.
Tutukevinde, Alparsan Türkeş'le sohbetlerimiz sırasında; MHP lideri, demokrasiye vurgu yapılmasını, siyasetçilerin demokrasi temelinde uzlaşmaya çalışmalarını savunuyordu. Öneriler hazırlıyordu. Görüşmeler yapıyordu. Sıkıyönetim istediği günler geride kalmıştı.
Bahçeli'nin sıkıyönetim önerisi
Bütün bunları nerden hatırladım? MHP'nin Türkeş'ten sonraki lideri Bahçeli de tıpkı kurucu lideri gibi; önceki gün, "gelişen saldırı olaylarını engellemek amacıyla, belli bölgelerde sıkıyönetim ilan edilmesini" savundu. Koşulların "savaş hali" olduğunu öne sürerek, seçimlerin de süresiz ertelenmesini istedi.
Eğer seçimleri süresiz erteler, bu arada sıkıyönetim de ilan ederseniz; "Türkiye'yi yeniden bir askeri yönetime doğru yolculuğa çıkarmanın" yollarını açmış olursunuz. Bahçeli, bu değerlendirmeyi yapamayacak biri değil.
Sıkıyönetim demek, "çatışma ortamının daha da yaygınlaşması ve özgürlüklerin daha da kısıtlanması" demek. Sıkıyönetim demek, "siyaset alanının daralması, güvenlik alanının genişlemesi" demek. Böyle bir yolun sonunun "demokratik bir rejim" olamayacağını; geçmişte yaşadığımız örnekleri gözümüzün önüne getirince, net bir şekilde görüyoruz.
En iyi MHP'liler bilir
Bu gerçeğin en çok farkında olanlar arasında, geçmişin MHP liderlerini sayabiliriz. MHP üst yönetiminde şu an yer alan birçok ismin, 12 Eylül döneminde, baskı ve işkence gördüklerini biliyoruz. Onların, iç savaş ortamının sonunun nereye varacağını hesaplayabilecek birikimleri, mutlaka vardır.
Bahçeli, \"askeri darbe değil, sıkıyönetim istiyorum\" diyebilir. Ancak, şu da deneyimlerle sabit: Darbeye doğru giden yol; birçok kez, sıkıyönetim ilanıyla başlıyor.
YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ