Türkiye'nin 48 yıllık bitki profesörü!
Prof. Dr. Vural, Ankara'nın 400 endemik bitki türü ile bu alanda Türkiye'nin önde gelen illerinden biri olduğunu belirterek, bunların 90'ının kaybolma tehlikesi ile karşı karşıya bulunduğunu söyledi.

Oluşturma Tarihi: 2021-07-13 18:48:43

Güncelleme Tarihi: 2021-07-13 18:48:43

Ankara'nın Gölbaşı ilçesinin endemik bitkisi Sevgi Çiçeği üzerine ilk çalışmaları yapan ve koruma altına alınmasını sağlayan, Türkiye'nin önemli bitki bilimcilerinden Gazi Üniversitesi Biyoloji Bölümü Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mecit Vural, 6 yıl önce emekli olmasına rağmen halen tehlike altındaki bitkilerin izini sürmeye devam ediyor.

73 yaşındaki Prof. Dr. Vural, çok sayıda endemik bitkiye ev sahipliği yapan Ayaş'ın Aysantıbeli tepesinde AA muhabirine, Türkiye'de ve özellikle Ankara'daki tehlike altındaki bitki türlerine yönelik açıklamalarda bulundu.

Ankara Üniversitesi Biyoloji Bölümünden 1973'te mezun olduğunu, mezuniyetinin ardından hemen aynı üniversitede asistan olarak göreve başladığını anlatan Vural, 48 yıldır bitkilerle iç içe bir hayat sürdüğünü ifade etti.

Akademisyenlik hayatının son 25 yılında Türkiye'nin endemik bitkileri ve korunması gereken bitkiler üzerine çalışmalar yürüttüğüne işaret eden Vural, "İlk korunması gereken bitki çalışmama, 'yanar döner' ismiyle bildiğimiz Gölbaşı'ndaki Sevgi Çiçeği bitkisi ile başladım. Şimdi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı koruma altına aldı Sevgi Çiçeği'ni. Halen de takip ediyor, ben de onlara destek veriyorum." dedi.

"Bu türlerin birçoğu Ayaş-Beypazarı-Nallıhan güzergahı ve yakın çevresinde"

Korunması gereken bitki türlerine bakıldığında en zengin illerin başında Antalya, Konya, Ankara, Sivas'ın geldiğine işaret eden Vural, 2013'ten beri Ankara'da korunması gereken türlere yönelik Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünün destek ve iş birliği içerisinde takip çalışması yürüttüklerini söyledi.

Prof. Dr. Vural, Ankara Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanlığının eğitim ve tanıtma desteklerini de bitkilerin korunması ve bakımı noktasında aldıklarını belirterek, Başkentteki bitki çeşitliliğine yönelik şunları kaydetti:

"Ankara'da yaklaşık 2 bin 200 doğal bitki türü yaşam sürmektedir. Eskiden bu sayı daha fazlaydı. Alt tür ve varyeteler de ilave edildiğinde bu sayı 2 bin 400'e yanaşmaktadır. Bunların 400 kadarı endemiktir. Endemik olan bu bitkilerin 90 tanesi tehlike altındadır ve birçoğu bozkırlarda yetişmektedir. Bu endemik bitkilerin korunma statüleri farklı. Öncelikli korunması gereken 25 tür var, bunlara 'vahim türler' diyoruz. Tehlikede olanlar 35 kadar. Bir de 30 tane 'zarar görebilir' türler...

Acil önlem alınmazsa yakın gelecekte yok olabilecek olan vahim durumdaki (CR kategorisindeki) 25 türün korunması için Doğa Koruma ve Milli Parklar Ankara İl Müdürlüğü ile el ele koruma ve tanıtım çalışmalarını özverili bir şekilde yürütmekteyiz. Bu türlerin birçoğu Ayaş-Beypazarı-Nallıhan güzergahı ve yakın çevresinde yer almaktadır."

"7 bitki de acil önlem gereği tel örgü ile çevrelendi"

Aysantıbeli'nin alçı taşlı, kireçli, killi topraklarında oldukça bitkinin olduğunu belirten Vural, çalışma içinde olduğu ve korunması için mücadele verdiği bitkiler arasında Türk kayagülü (Aethionema turcica), Ayaş çançiçeği (Campanula dambolthiana), Yörük taşçantası (Aethionema dumanii), Ayaş kasidesi (Scutellaria yildirimlii), Yurt geveni (Astragalus panduratus), Ayaş gümüşü, hanımçayı ( Sideritis gulendamii), mor kıskısın (Crepis purpurea) yer aldığını söyledi.

Milli Parklar Genel Müdürlüğü ve yerel yöneticilerin destekleri ile Ankara'da yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalan 14 bitkinin bulunduğu yerlere bilgilendirme panoları konulduğunu kaydeden Vural, bunlardan 7 bitkinin de acil önlem gereği tel örgü ile çevrelendiğini bildirdi.

Özellikle Ayaş Aysantıbeli'nin, beyaz topraklı bozkırları, endemik türleriyle birlikte biyoçeşitlilik açısından zengin korunması gereken önemli bir alan olduğunu belirten Vural, Aysantıbeli'nde tehlike altında kalan 8 bitkinin korunmasına yönelik gösterilen çabanın boşa gitmemesi için yöre halkının desteğine ihtiyaç duyduklarını ifade etti.

Mecit Vural, gelecek nesillere bir şeyler bırakabilmek için yerinde eğitim çalışmaları ile bu bitkilerin tanıtılması, korunması ve yöre halkı tarafından sahiplenilmesinin önem arz ettiğini vurguladı.

Ankara'nın tarihi zenginlikleriyle ünlü ilçesi Polatlı'daki Sakarya Meydan Muharebesi Tarihi Milli Parkı içerisinde Acıkır mevkiinde de endemik bitki zenginliğine yönelik çalışmalar yürüttüklerini söyledi.

"Biz sadece bu canlıların yaşamasını istiyoruz"

Prof. Dr. Vural, Ayaş'ın nadide türlerinden birinin "Türkkaya gülü" olduğunu ve bu bitkinin yeni bilim dünyasına tanıtıldığını ve bitkinin gelişimini takip ettiklerini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Şu anda korunduğu için durumu iyi. Bitkiler üzerindeki tahribat, baskı fazla tabii. Her bitki için böyle. Endemik bitkilerin tahrip olmasının en önemli sebebi insan kaynaklı. Doğal kaynaklara olan ihtiyaçlarımız artıyor. İşi bilinçli olarak ele almadığımız için, alanların kullanımı biraz kontrol dışında oluyor. Habitat parçalanması en büyük etken. Doğal bitkilerin yaşam alanlarının daralması, yol genişletmeden sanayileşme faaliyetlerine, meraların kontrolsüz sürülmesinden tarım alanlarına çevrilmesine kadar pek çok sebep bulunuyor."

Mayıs aylarında pembe renkli çiçek açan ve başkent Ankara'nın en önemli endemik bitkileri arasında yer alan Türkkaya gülünün, tarım alanlarının bilinçsiz sürülmesi dolayısıyla soyunun tükenmekte olduğuna işaret eden Vural, koruma altına almak için bitkiyi tel örgülerle çevirmek zorunda kaldıklarını dile getirdi.

Vural, "Bize şunu soruyorlar. 'Hocam bu bitki neye yarar.' Biz sadece bu canlıların yaşamasını istiyoruz. İleride yapılacak araştırmalar, bu bitkilerden yararlanabilecek özellikleri ortaya koyar. Biz bu bitkiler doğadan yok olsun istemiyoruz. Çok dar alanda yaşamlarını sürdürüyor." dedi.

Ayaş Çançiçeği Kazan'a kadar hat gösteriyor

Ayaş çançiçeğinin de tehlike altında olduğunu, tür eylem planının yapıldığını vurgulayan Vural, çiçeğin Ankara'nın Kazan ilçesine kadar olan hat üzerinde dağılım gösterdiğini söyledi.

Temmuz ayında bu endemik bitkilerin olgunlaşmış meyvelerinin görüldüğünü, tohumlarını döktüğünü anlatan Vural, yerel yönetimleri ve okulları bilinçlendirmek için çalışmalar yaptıklarını kaydetti.

"Endemik bitkileri rastgele alandan toplamak doğru değil"

Her sene popülasyonlar arasında değişiklik olup olmadığını sayımlar yaparak gözlemlediklerini ve türler üzerinde baskının artıp artmadığını da incelediklerini dile getiren Vural, şunları söyledi:

"Dünya canlıları için hizmet ediyorum. Bu bitkilerin yeryüzünden silinmesini istemiyorum. Ben emekli olduktan sonra dinçleştim bitkiler sayesinde. 6 yıldır daha çok çalışıyorum. Her gün bitkilerin bulunduğu bölgelere gidiyorum. Kurumları tek tek ziyaret ediyorum. Şu gördüğünüz Ayaş tepeleri, bir, iki asır evvel ormandı. Kullana kullana bozuk meşe ormanlarından, bozkırlara dönüştü. Bozkırlar da şu anda çeşitli amaçlarla bölünebiliyor, parçalanabiliyor. Yapılaşma faaliyetleri türlerin habitatlarını parçalıyor. Korunması gereken pek çok bitki yaşam birliklerinden yok oluyor. Hayvanlar ve böcekler arasında ilişki kopmamalı. Ankara arıcılık için çok ideal bir alan. Burada yaşayan canlılarımız, bizim meyve bahçelerimizin verimliliğini de artırıyor. Endemik bitkileri rastgele alandan toplamak doğru değil."

Türkiye'nin endemik bitkinin korunması noktasında eskiye göre çok iyi olduğuna dikkati çeken Vural, çalışmaların hızla devam ettiğini, bu süreklilik için kurumlar arası ilişkilerin güçlenmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

AA