Başta Marmara olmak üzere iç denizlerimizde görülen ve müsilaj olarak tanımlanan deniz salyasının temizlenmesine yönelik kamu yönünden resmi adımlar atılmaya ve çare bulunmaya çalışılırken bu durum daha önce sivil toplum kurum ve kuruluşlarının deniz kirliliğine yönelik uyarılarını da akıllara getirdi. Peki bu olaya neden olan, daha doğrusu denizin kirlenmesine neden olan etkenler neler ve bu konuda Türkiye'nin izlemesi gereken nasıl bir yol ve yöntem bulunuyor.....
Türkiye denizleri de diğer dünya deniz ve okyanusları gibi kronik kirlenme etkisi altındadır. Bu kirlenmede evsel atıklar veya kara kökenli kirlenme önemli bir rol oynar. Özellikle arıtılmamış atıkların deniz ortamına verilmesi birçok kıyı alanında devam etmektedir. Oysa gelişmiş arıtma yani atıksudaki katı atıklar çöktürüldükten sonra azot ve fosfor giderimi de yapılarak deniz ortamına temiz atık suyun bırakılması gerekmektedir.
Karadeniz'den üst akıntıyla gelen kirliliğe de dikkat edilmeli
Gelişmiş arıtma yapan atıksu arıtma tesislerinin oranı yaklaşık yüzde 20'lerdedir ve bu oran yetersizdir. Kara kökenli kirlenme en fazla Marmara Denizi'de kendini göstermektedir. Alan olarak küçük bir deniz olan Marmara Denizi'nin kirlilikten daha fazla etkilenmemesi için arıtma konusunda gerekli yatırımları bütün kıyı belediyelerin yapması gerekmekte. Bu deniz Ege Denizi'den gelen alt akıntının oksijenli sularıyla kendini yenilediğinden Kuzey Ege ve Çanakkale Boğazı'nın kirlenmemesine özel önem verilmelidir. Diğer yandan üst akıntıyla Karadeniz'den gelen kirletici maddelerin izlenmesi de büyük önem taşır. Böylece Marmara ve Karadeniz kirlenme bütçeleri güncellenmiş olacaktır.
Faydalı kullanım olanağı değerlendirilmeli
Türk Deniz Araştırmaları Vakfı'nın "Türkiye Denizlerinde Kirlenme" başlığı ile yayınladığı makalede durum şu şekilde anlatılıyor: "Arıtma sorunu aynı zamanda bakteriyolojik kirlenmeye de neden olmakta. Birçok sahilimizde Escherichia coli oranlarının zaman zaman yükseldiği bilinmekte. Ayrıca, gri ve siyah suların denize boşaltılması MARPOL 73/78 konusunda denetim eksiklikleri de denizlerimizin kirlenmesine neden olmaktadır. Arıtılan atıksuların denize deşarj edilmeden önce (sulama, sanayide soğutma suyu olarak kullanılmabilmesi gibi) faydalı kullanım olanakları değerlendirilmelidir. Özetle Türkiye kıyı ve denizleri yoğun evsel kirlenme baskısı altındadır ve atıksuların modern, gelişmiş arıtımı artırmak için yeni yaklaşımlar gerekmektedir. Son zamanlarda gündeme gelen ses veya akustik kirlenme konusunda ise elde az veri bulunmaktadır"
Petrol kirliliği
En önemli deniz kirleticilerinden biri olan petrol, deniz altından ve karada toprak altından çıkarılır. Petrolün tanker ile nakli kirliliğin ana sebeplerindendir. Kirliliği teşkil eden diğer maddeler ise evsel, tarımsal ve sanayi kaynaklı deşarjlarla gelen organik ve inorganik kalıcı kirleticilerdir.Petrol kirlenmesi konusunda ülkemizde özellikle de Türk Boğazları'nda meydana gelen kazalardan sonra deniz çevresine ve balıkçılığa verilen zararlar bilinmektedir. Bu nedenle acil müdahale konusunda etkili çalışmaların yapılması, hazırlıkların artırılması, bu konuda ciddi tatbikatların yapılması gerekmektedir. 2016 ve 2017 yıllarında görülen Çeşme ve İzmit Körfezi'deki kazalarda başarılı bir sınav verilememiş, ilgili kurumlar adeta sınıfta kalmıştır. İzmit Körfezine resmi rakamlara göre 90 tondan fazla petrol bulaştığı rapor edilmiş petrolün akıntıların etkisiyle onlarca kilometre taşındığı tespit edilmiştir
Aşırı besin girdisi ve ağır metaller
Türkiye Denizlerinde ötrofikasyonun neden olduğu kirlenmeyle ilgili veriler azdır. Son zamanlarda fosfatsız temizlik ürünlerinin kullanılmasıyla, deniz ortamına verilen bu ekolojik zararlar azaltılmaktadır. Fosfatlı bileşiklerin kullanılması suda fosfat miktarını arttırdığından, bu artış diğer besleyici elementlerin de varlığında ötrofikasyon adı verilen süreçle sonuçlanmakta ve suda çözünmüş oksijenin azalması deniz canlılarını olumsuz etkilemektedir.
Plankton patlamaları görülüyor
Aşırı plankton çoğalması özellikle ilkbahar aylarında sık sık ve geniş alanlarda görülen, son dönemlerde sonbahar aylarında da gözlenmeye başlayan, ötrofikasyonun önemli belirtilerinden biridir.Başta Marmara Denizi olmak üzere birçok denizimizde plankton aşırı çoğalması (plankton patlamaları) görülür. Bu olgu genellikle ilkbahar sezonunda başlamakta ve Haziran ayı gibi bitmektedir. Ancak son on yılda patlamalardaki sıklık 5 kat artmış olup bunun nedeni aşırı besin tuzu girişiyle açıklanmaktadır. Bu besin girdisi fitoplankton denilen tek hücreli organizmaların aşırı üremesine yol açarak suda kırmızı veya bazen beyaz renkli olarak suyun üzerinde görülmektedir