Tuz hakkında bilinmeyen şaşırtıcı gerçekler...
Tuzun insan hayatındaki önemi ve yeri nedir? Yemeklerin vazgeçilmez unsuru tuzun faydaları nelerdir? Son yıllarda kaçınılması gereken madde olarak gösterilen tuz hakkında söylenenler ne kadar doğru? Bir zamanlar ilaç olarak değerlendirilen tuz hakkında bilinmeyen gerçekler…

Oluşturma Tarihi: 2022-08-05 10:41:32

Güncelleme Tarihi: 2022-08-05 10:41:32

Tuzun mutfağımızda ve aldığımız gıdaların katkı maddesi olarak listede ilk sırayı aldığını söylersek abartmış olmayız. Peki insanlık tarihi boyunca bu derece hayati ve stratejik bir öneme sahip madde hakkında ne kadar bilgi sahibiyiz?

Tuzun önemine dair sosyal medyada yapılan bir dizi paylaşım büyük ilgi gördü, çok sayıda kullanıcı tarafından beğeni topladı. Tuz hakkındaki kaynaklardan ve araştırma sonuçlarından toplanan farklı bilgilerin derlendiği paylaşım dizisinde ilginç veriler göze çarpıyor.

SU VE TUZ YAŞAMIN DEVAMLILIĞI

İşte farkında olmadan her gün kullandığımız tuz hakkındaki gerçekler;

Vücudumuzun dörtte üçü su, geri kalan dörtte birini tuz oluşturmaktadır, en küçük yapı taşımız olan hücre içi sıvı yani stoplazma, yaşam öncesi deniz suyunun konsantrasyonuna eşittir

Vucudumuz: üzerinde yaşadığımız dünyamızı oluşturan elementlerden-minerallerden oluşmuştur

Yani dünyamızı dünyamızdaki yaşamı oluşturan mineraller insan vücudunu da oluşturmuştur.

Vücudumuzun %98'i elementlerden oluşmaktadır.

Geriye kalan proteinler, Vitaminler, aminoasitler, enzimler sadece karmaşık molekül bağlarıdırlar.

Vücudumuz ağırlıklı olarak 6 elementten oluşmuştur.

BUNLAR :

Oksijen, Karbon, Hidrojen, Kalsiyum, Nitrojen, Fosfor'dur.

SU ve TUZ sadece insan vücudu için değil bütün canlıların temel yapı malzemesidir.

Çünkü ancak su ve tuzla yaşamın devamlılığı olabilir.

Organizmanın doğal ve doğru çalışması bu iki temel besin maddesi ile mümkün olabilmektedir.

Suyun vücudumuzdaki mucizeleri iyi bilinmediği gibi tuz daha da kötü bir düzeyde hiç bilinmemektedir.

Aslında tuzun iyileştirici gücü bin yıllardır insanoğlu (içgüdüsel olarak diğer canlılarda) tarafından uygulanmakta ve bilinmektedir.

Tuz, endüstrinin eline geçip rafine edildikten sonra, içinde vücudumuz için gerekli olan mineraller alınarak tipik bir zehire dönüştürülmüştür.

TUZ HER DEVRİN İLACI

İçerisinde vücudumuz için elzem olan 84 mineral ayrıştırılarak sodyum klor (Nacl) seviyesine indirgenmiştir.

Saf sodyum klor vücut için agresif bir madde olduğu gibi ciddi bir zehir haline getirilmiştir.

Tuzun sadece sodyum klor olma özelliğine (yani rafine edilmiş sofra tuzu özelliğine) göz önünde bulunduran bazı tuz bilgisizi sağlık personeli ve basın tarafından da son birkaç on yılda tuz haketmediği bir kötülenmeyle insanların uzak durması gereken bir madde derekesine indirgenmiştir.

Oysaki tuz; rafine edilmeden önce ve rafine edilmediği sürece HER DEVRİN İLACI'dır.

Tuz asırlar boyunca OTACILAR tarafından "ilaç" olarak kullanılmıştır.

Birçok uygarlık ve medeniyette tuz altınla eş değer tutulmuş ve altın ağırlığında altınla takas edilmiştir.

RAFİNE EDİLMEMİŞ DOĞAL TUZ

Yine tarihte birçok uygarlık için özelliklede çöl insanları için tuz madenleri, altın madenleri kadar değerlidir.

Tarihte birçok savaş tuz madenlerine-kaynaklarına sahip olmak için yapılmıştır. (Büyük İskender'in Asya seferi haçlı savaşları gibi).

Rafine edilmemiş doğal kristal tuz, içinde barındırdığı zengin minerallerden dolayı temel besin maddesidir.

Ayrıca suyun vücutta tutulmasını sağlayan ve metabolizmadaki canlılık faaliyetlerinin sürdürülmesini suyla birlikte sağlayan tek maddedir.

Tuz; doku, organ ve vücuttaki yaşam dengesini sağlayan sudan sonraki ikinci maddedir.

Nasıl ki vücudun her gün belli oranda nasıl suya ihtiyacı varsa, aynı şekilde her gün belli oranda tuza da ihtiyacı vardır.

Vücudumuza her gün yeterli miktarda tuz almadığımız zaman sebebi açıklanamayan bir yığın sağlık problemi ortaya çıkmaktadır.

Suyu ve tuzu bir ilaç gibi algılamamak gerekir.

Su ve doğal kristal tuz belli bir süre vücuda alındıktan sonra vücudun enerji ve mineral açığını kapatarak kendini onarma ve yenileme gücünü harekete geçirerek iyileşmesini sağlamaktadırlar.

Asırlar boyunca tuz ve su vücudu bir iyileştirme ve tedavi etme maddeleri olarak kullanılmışlardır.

Ne yazık ki su üzerinde de, tuz üzerinde de yeterli bilimsel araştırma yapılmadığı için, bu iki temel enerji ve besin maddesinin bizim vücudumuz ve sağlığımız için önemi kavranamamaktadır.

Tuz sadece bir besin maddesi değildir, aynı zamanda su gibi bir enerji maddesidir, tuz da aynen su gibi kristal bir yapıya sahiptir.

Tuzdaki elementler bir araya gelerek bir molekül oluşturmazlar her bir mineral atomunu bir diğer mineral atomuna bağlayan bağlar vardır, bu bağlara fhoton denir.

Fhotonlar ışık enerjisidir.

Bir parça kristal tuz suyun içerisinde eridiği zaman minerallerle birlikte bu biofhaton (yaşam enerjisi) bağları da çözülerek suya karışır.

Çözülen mineral iyonları vücudumuzun mineral ihtiyacını giderirken, çözülüp suya geçen biofhotonlarda enerji açığımızı karşılar.

TUZUN VÜCUTTAKİ FAYDALARI

Kristal tuzun içerisindeki seksen dört element vücudumuzun mineral ihtiyacını karşılar.

Tuz suyla birlikte hücrelerimizin içindeki ve hücre dışındaki sıvıyı oluşturur.

Tuz suya iletkenlik özelliği verdiği için sinir sistemi hücreleri vasıtasıyla haberleşme sisteminin çalışmasını sağlar.

Bundan dolayı düşünürüz, bundan dolayı konuşuruz, bundan dolayı hareket ederiz, bundan dolayı hatırlarız... Tuz vücudumuzda ozmos gücünü oluşturur, madde alışverişini sağlar.

Hücrelerdeki sodyum-potasyum pompasının çalışmasını, hücrede rezonas ve elektrik enerjisi üretimini suyla birlikte tuz sağlar. Tuz, suyla birlikte vücudumuzdaki ağır metalleri, toksinleri ve asiditeyi söker atar.

Tuz sadece vücudumuzdaki su dengesini düzenlemekle kalmaz, astım tedavisinde de kullanılır.

Bir iki bardak su içtikten sonra dilinizin üzerine bir kaç granül tuz koyun, emerek erimesini sağlayın, ağzınızda yoğun tuz tadı hissettikçe bir yudum su için. Hem solunumunuzu kolaylaştırır hem de geçmek bilmeyen kuru öksürüğünüzü geçirir.

Tuz vücudumuzdaki stresi azaltan en önemli maddedir. Beyin hücrelerindeki asitleşmeyi çözüp dışarı atar.

Böbreklerdeki asiti temizler ve idrarla dışarı atılmasını sağlar. Eğer vücudumuzda tuz yoksa asidite giderek artar.

Tuz içerisindeki lityum elementi vasıtasıyla duygusal ve ruhsal sorunlarımızın tedavisini sağlar.

Triptofan ve tirozin önemli antioksidan amino asitlerdir. Su ve tuz vücudu oksidasyondan temizlediği için bu iki amino asidin gereksiz harcanmasının önüne geçerler.

Bu şekilde korunan triptofan beyin dokularına geçecek antidepresan nörotransmitterler olan serotonin, melatonin ve triptamini üretir.

Bunlar da depresyonu yenen tuz; kasların sıklığını sağlayarak gücünü korur, bu da mesane kontrolünün sağlanmasıyla istemsiz idrar kaçırmanın engellenmesini sağlar.

Tuzun içindeki mineraller suyla birlikte kan basıncını dengeleyerek tansiyonu düzenler, düzensiz kalp ritmlerinin dengeye gelmesini sağlar. nemli nöratransmitterlerdir.

Unutulmamalıdır ki kan basıncını artıran tuz değildir, kan ve damar hücrelerindeki mineral eksikliğidir.

Tuz almadan su içilirse, içilen su bütün kan damarlarını doldurarak dolaşımını tamamlayamaz.

Bu bizde bazen bilinç kaybına bazen de atar damarlarda kan basıncını artıracak derecede daralmalara sebep olur.

Hemen iki bardak suya bir tatlı kaşığı tuzlu su (sole-sıvı güneş) katılıp içilirse önce çarpıntıyı durdurur.

Bir süre sonrada kan basıncını düzenler. Ayrıca tuz, uykumuzu düzenleyen çok doğal bir öğedir. Tuz şeker hastalığının tedavisinde çok gereklidir.

İçerisindeki mineraller ve suyla birlikte pankreas hücrelerini yenilediği gibi, insüline duyulan ihtiyacı azaltarak kan şekerinin dengelenmesine yardım eder.

Gözlerde ve kan damarlarında diyabete bağlı hasarları suyla onarır, hasarları azaltır.

Hücrelerde ve enerji ihtiyacı duyulan belgelerde suyla birlikte hidroelektrik enerji üretimini sağlar.

Besinlerin bağırsakta emilimi için gerekli olduğu kadar, akciğerleri de mukoz salgıdan ve balgamdan korur.

Sinir hücrelerinde bilgi üretimini ve sinir uçlarındaki hücrelerle iletişimi doğumdan ölüme kadar tuz sağlar.

Sinüslerin tıkanmasını, kaslarda krampların giderilmesini, boğazda balgam toplanmasını tuz giderir.

Uyurken ağızdan çıkan tükürük salgısına engel olur. Tükürük bezlerinin aşırı tükürük salgılaması vücutta tuz yetersizliğinin göstergesidir.

Osteoporoz (kemik erimesi) tamamen vücutta su ve tuz eksikliğinden oluşur. Kemiklerin, iliğin ve kıkırdakların sağlıklılığı vücuttaki su ve tuz dengesine bağlıdır.

Kristal tuzun (rafine edilmemiş) içerisinde 80'in üzerinde mineral vardır. Bunların büyük bir bölümü iz elementtir, eser düzeydedir.

Vücudumuzun bütün bu minerallere ihtiyacı vardır. Tuz; vücutta seratonin, melatonin ve triptamin salgılanmasına üretilmesine sebep olduğu için kendimizi daha mutlu, daha özgüvenli ve daha gençlik enerjisiyle dolu hissederiz.

Bu da bizim stresle ve depresyonla baş etmemizi sağlar. Tuz bacaklarımızda damar genişlemesine engel olarak varis ağlarının oluşumunu önler.

Bize yaşam enerjisi gücü veren libidoyu harekete geçirir. Tükürük bezlerinin aşırı tükürük salgılamasını önleyerek çene sarkmasını engeller. Kristal tuz tam anlamıyla bir mineral deposudur.

Mustafa Uzunoğlu adlı kullanıcının tuz hakkında sosyal medya hesabından yaptığı bir dizi paylaşım geniş beğeni topladı...