Toplumumuzda dini konulara ne kadar hassas yaklaşılırsa yaklaşılsın bazen ister istemez kafa karışıklığı yaşanıyor. Bu kafa karışıklığında ise kulaktan dolma bilgilerin etkisi ve Kur'an hakkında fazla bilgiye sahip olmamak yatıyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı bu konuda kafa karıştırıcı sorulara cevaplar vererek bir nebze de olsa bilgi kirliliğini azaltmayı amaçlıyor.
İşte merak edilen bazı sorular ve karşılık olarak verilen cevaplardan bazıları:
Sihir ve büyüye peygamberimiz ne diyor?
Sihir veya büyü literatürde el çabukluğu, göz boyama ve yaldızlı sözler söyleme yoluyla gerçekleştirilen hile ve aldatma işi ya da şeytanla yakınlık kurup ondan yardım alma ve nesnelerin şeklini değiştirme iddiası şeklinde tanımlanmıştır.Sihir faaliyetlerinin, dini değerlerle bir bağlantısı olmadığı gibi bu işlerle uğraşanlar ahlaki bir amaç da gözetmezler. Bu tür uğraşılardaki temel hedef, çıkar sağlamaktır.
Kur'an-ı Kerim'de sihir olgusuna atıfta bulunulmuştur. Hz. Peygamber de sihir yapmayı yedi büyük günah arasında saymıştır.
Büyücülerin her şeyi bildiği, başaramayacakları şeylerin bulunmadığı şeklindeki inançlar İslam'a aykırıdır. Bu yüzden bazı müslüman bilginler, gerçekliği bulunmayan bir aldatmaca ve safsata olduğu gerekçesi ile büyünün gerçekliğini reddetmişlerdir.
Sihire maruz kalan bir kişi, çare olarak Hz. Peygamberin önerdiği korunma yöntemleri ile yetinmeli, cinci ve üfürükçülerin tuzağına düşmemelidir. Kendisine büyü yapıldığını sanan ruhsal problemli insanların doktor veya psikiyatri uzmanına müracaat etmeleri uygun olur.
Âdetli veya lohusa kadın Kur'an okuyabilir mi?
Adetli veya lohusa kadın Kur'an okuyamaz.Peygamberimiz “Âdetli kadın ve cünüp olan kimse Kur'an'dan hiçbir şey okuyamaz.” buyurmuştur. Hz. Ali de “Resûlullah'ı Kur'an okumaktan cünüplük hâli dışında hiçbir şey alıkoymazdı.” demiştir. Farklı bir lafızla gelen rivâyete göre ise, Hz. Ali'nin “Resûlullah cünüp olmadıkça bize Kur'an okurdu.” dediği rivayet edilmiştir.
Hanefî ve Şâfiîler, dua ve zikir kastıyla dua anlamı içeren ayetlerin okunabileceğini; Şâfiîler dili oynatmadan ve telaffuz etmeden Mushaf'ın yüzüne bakarak kalben veya zihnen süzülebileceğini; Hanbelîler ise Kur'an okuma kastı olmadan besmele, hamdele vb. zikirleri okuyabileceklerini söylemişlerdir. Mâlikî mezhebinde ise farklı iki görüş bulunmaktadır. Sonraki bazı Mâlikîler, bu iki görüşten âdet halindeki kadının eğitim öğretim amacıyla Mushaf'a dokunabileceği ve Kur'an-ı Kerim'i okuyabileceği içtihadını tercih etmişlerdir.
Ücretli süt anne tutulabilir mi?
Çocuğun bakım ve büyümesinde emzirmenin önemli bir yeri vardır. Bu bakımdan emzirme, İslam hukukunda ana babaya terettüp eden bir vazife olarak düzenlenmiştir. Anne çocuğu kendisi emzirebileceği gibi sütanneye de emzirtebilir. Ancak çocuğun ana-babaya ısınması ve ruh sağlığı açısından zorunlu bir durum olmadıkça anneler çocuklarını emzirmekten kaçınmamalıdırlar. Sütanne, çocuğu emzirme karşılığında bir ücret talep ederse, bu ücret baba tarafından ödenmelidir.
İşin hukukî hak ve yükümlülükleri yanında manevî boyutu da ayrı bir öneme sahiptir. Anne ve baba, çocuklarının büyümesinde hayati bir rol almış bulunan sütanneye gerekli ilgi ve alakayı göstermeli, çocuklarını da bu konuda duyarlı bir şekilde yetiştirmelidir.
Tüp bebek yöntemi caiz midir?
İster kadın, ister erkekteki bir kusur sebebiyle, tabii ilişkiyle gebeliğin gerçekleşmesi mümkün olmadığı takdirde, Din İşleri Yüksek Kurulu'nun 20.05.1992 tarihli kararına göre;Döllendirilecek yumurta ve spermin her ikisinin de nikâhlı eşlere ait olması, yani bunlardan herhangi birisinin yabancıya ait olmaması;Döllenmiş olan yumurta, başka bir kadının rahminde değil de yumurtanın sahibi olan eşin rahminde gelişmesi;Bu işlemin, gerek anne-babanın gerek doğacak çocuğun maddi, ruhi ve akli sağlığı üzerinde olumsuz bir etkisinin olmayacağı tıbben sabit olmak şartıyla, tüp bebek yöntemine başvurmakta bir sakınca yoktur.Başka bir kadının yumurtasının alınması veya kocası dışında yabancı bir erkeğin sperminin kullanılması ile bir kadının gebeliğinin sağlanması ise caiz değildir.
E kodlu katkı maddesi bulunan gıdaların tüketilmesinin hükmü nedir?
Bir katkı maddesine “E” kodlu numara verilmesi, onun Avrupa Birliği ülkeleri tarafından gıda katkısı olarak kullanımına izin verildiğini gösterir. Numaranın başında yer alan “E” harfi, Avrupa Birliği demek olan “European Union” kelimesini simgelemektedir. Gıda katkı maddeleri etikete açık adlarıyla veya “E” kodlarıyla ya da her ikisiyle birlikte yazılmaktadır. Bununla birlikte çok sayıda katkı maddesi bulunduğu için hepsine “E” kodu verilmemektedir.
Öte yandan E kodu ve benzeri isimlendirmeler, katkı maddelerinin menşei, etkisi gibi hususlarda açık bir bilgi ortaya koymamaktadır. Dolayısıyla bir gıdanın tüketilmesinin helal veya haram olmasını, doğrudan E kodu ile ilişkilendirmek doğru değildir. Bu itibarla bir gıdanın helalliği, içeriğindeki maddelerin tüketilmesinin caiz olup olmadığına bakılarak tespit edilmelidir.