Yerel yönetim ya da ilgili kurum bu izni verirken der ki; “Ben zeminden inşasına, çatıdaki son kiremite kadar kefilim, oturabilirsin.” Eğer bu belgeden sonra yurttaş kolon kesmediyse, uygunsuz tadilat yapmadıysa sorumluluk devletindir. Denetlemek de devletin görevidir. Bugüne kadar yapı inşa süreçleri müteahhit ve kâr odaklı ilerledi, yapı güvenliği ve kamu sağlığı ön planda olmadı. Bir örnek vermek gerekirse; bir şantiye şefi beş binadan sorumluydu, mevzuat buna izin verdi. Yürüyen bir inşaat düşünün, beş şantiye var ama bir yetkili. Betonun, demirin uygunluğuna bakması mümkün değil. Kâğıt üzerinde sorumlu var mı var. Aynı durum yapı denetim için de geçerli. Hatay ve Osmaniye'de yaptığım incelemelere göre yıkımın tek bir nedeni var diyemem. Tek başına malzeme ya da firmanın sorumsuzluğu değil neden. Birçok sorunun bir araya geldiği ihmaller zinciri söz konusu.
Gelelim eski yapılara... Ülke genelinde 6-6.5 milyon riskli yapı var deniliyor. Bunların nerede ve hangi koşulda olduğunu bilmiyoruz. 2011-2012 yıllarında ulusal deprem strateji eylem planı hazırlandı. 2023'te Türkiye'yi depreme hazır hale getirmek hedeflendi. Yıl 2023 ve manzara karşımızda... Kaynak yetersiz olabilir, tüm binalar yenilenmemiş olabilir ama biz riskli evlerin nerede ve hangi derece sorunlu olduğu biliyor olmalıydık. Maalesef bu yaşananlar önlem alınmazsa, İstanbul depreminde nelerle karşılaşacağımızı da gösteriyor.