Zaman Gazetesi yazarı Mümtazer Türköne, bugünkü "İslamcılığın iki farklı yüzü" başlıklı yazısında Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti üzerinden eleştirilerde bulundu. AK Parti İslâmcı bir parti değildi ve hiçbir zaman da olmadı, ifadesine yer veren Türköne, "İslâmcıların kapalı devre işleyen özel politik jargona dökülmüş ezoterizmi, AK Parti'nin kurumsal yapısı dışında illegal-informel bir iktidar yapısının anahatlarını oluşturdu. Bu yapı, mevcut anayasal düzene göre suç oluşturan, ancak pratik olarak çok yararlı alanlarda dinî meşruiyet üretti.," dedi.
İşte Mümtazer Türköne'nin yazısından bir bölüm:
Erdoğan trenden yanlış istasyonda indi; belki de 17/25 ile inmek zorunda kaldı. Çöken İslâmcı bir proje değil otokratik bir yönetimdi. Saraylarda ancak saltanat kurulur, İslâm devleti değil. Bu yüzden artık kapanan Erdoğan döneminin arkasından İslâmcıların “fırsatı kaçırdık” diye üzülmelerine gerek yok. Tersine İslâmcılık üzerinden, içinde keyfî tek kişi yönetiminin yer aldığı çok ağır devlet yükünü atmış oldu.
Ütopyalardan bir “İslâm siyasî düzeni” çıkartmak için çok çaba harcamış olsa da İslâmcılık -ısrarla tekrarladığım üzere- muhalif bir ideoloji. Düzenin dışladığı, ezdiği, iktidara yaklaştırmadığı yükselişte olan bir elit grup, dindarlığın sıcak iletişim ağını keskin bir ideoloji aracılığıyla politik kadrolara bağladığı zaman ortaya İslâmcı hareket çıkıyor. İktidara gelir gelmez yaptığı ilk iş, kendisine destek verenler de dahil geride kalan İslâmcı grupları ve dinî cemaatleri ellerini-ayaklarını bağlayıp bir çuvalın içine doldurmak oluyor. İktidar dediğimiz aç kediyi o çuvalın içine attığı zaman, gücü eline geçirmiş İslâmcıların kendisini destekleyenlere engizisyon işkencesi başlıyor. Geriye ne dindarlık, ne alternatif siyasî düzen ne de usûl-erkân kalıyor. Karşınıza aç gözlü ve görgüsüz bir iktidar bloku çıkıyor.
AK Parti İslâmcı bir parti değildi ve hiçbir zaman da olmadı. Mesele şu: İktidar hiç bir zaman AK Parti'den ibaret değildi. Erdoğan düalist bir iktidar mimarisi oluşturdu. İslâmcıların kapalı devre işleyen özel politik jargona dökülmüş ezoterizmi, AK Parti'nin kurumsal yapısı dışında illegal-informel bir iktidar yapısının anahatlarını oluşturdu. Bu yapı, mevcut anayasal düzene göre suç oluşturan, ancak pratik olarak çok yararlı alanlarda dinî meşruiyet üretti. Devlet iktidarı içine yerleşen bu düalist yapının şifrelerini çözmek için iki somut örneği tekrarlayalım. Birincisi eğitim sistemini köklü bir şekilde değiştiren (4+4+4 ve imam hatipler) reformu, resmî kurumların hiç birinde değil doğrudan bu yapının içinde üretildi, ikincisi devleti ahtapot gibi saran rant ve yolsuzluk düzeni bu merkezin ürettiği meşruiyetle (fetvalarla) vücut buldu. “Rüşvet değil hayır işleri için bağış” fetvası. “Zaruretler haramları mubah kılar”, “ehven-i şerreyn ihtiyar olunur”, “iktidara karşı çıkan bağidir, malı da kanı da helaldir” gibi iktidarın her türlü icraatını meşrulaştıran fıkhî hükümlerle İslâmcılık, otokrasiyi kanatlandırıp uçuran bir keramet kaynağına dönüştü.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ!!!